Hakimiyetisminin sitemizde görüntülenme sayısı 3.535. Hakimiyet ismi için yaptığımız ankete katılan 2 kişinin bu isme verdiği ortalama değer ise 5 üzerinden 3,00. Ziyaretçilerimizden 9 kişi Hakimiyet ismini öneriyor, 11 kişi ise önermiyor.
Doğu da batı da yalnız Allah'ındır! O halde, nereye dönerseniz orada Allah'ın yüzü vardır. Allah Vâsi'dir, sürekli genişler/varlığı sürekli genişletir; Alîm'dir, her şeyi en iyi bilendir." (Bakara, 115) Kur'an, doğayı Allah'ın vücudu gibi görür. Allah, süreci sadece izlememekte, sürecin bizzat içinde yer almakla
Kimler İçin Kullanılır? - Yeni Şafak. Radıyallahu anh Ne Demek? Arapça ve Osmanlıca Yazılışı. Radıyallāhu anh, Allah ondan razı olsun demektir, sahabeler ve bazı büyük zatlar
Ayet Arapça okunuşu ve yazılışı mübarek Ramazan Bayramı arifesi öncesinde birçok kişi tarafından okunmaya başlandı. İslam alemi için mübarek günler arasında kabul edilen gecelerde okunan ayetlerden biri olan Araf Suresi 10.
Rad Suresi Okunuşu - Rad Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı, Meali ve Tefsiri. Kur'an-ı Kerim'de yer alan ve mutlaka okunması gereken Rad Suresi Allah'ın varlık ve birliği
HakimiyetAllah'ındır Çalışmasıyla İlgili Açıklama | Tevhid Müdafaası 19 | Halis Hoca (Ebu Hanzala)Diğer sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamadığımız özel p
Ifem.
Yunus Sûresi Türkçe Anlamı ve Meali Nedir? Yunus sûresi de dahil olmak üzere Kur'an-ı Kerim'deki sûreler, abdestsiz olarak ezberden okunabilir. Bu durum, adet gören kadınlar için de geçerlidir. Allah'a dua etmek maksadıyla, Kur'an'a dokunmadan okunması günah değildir. Yunus sûresi, 109 ayetten meydana gelen oldukça uzun bir sûredir. Namazda okunması farz olan 'zammı sûreler' arasında değildir. Yunus sûresi Arapça yazılışı aşağıdaki gibidir. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla Lâm, Râ. Bunlar hikmet dolu Kitab'ın âyetleridir. bir adama, insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kâfirler, "Bu elbette apaçık bir sihirbazdır" dediler? ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı gün içinde altı evrede yaratan, sonra da Arş'a kurulup işleri yerli yerince düzene koyan Allah'tır. O'nun izni olmaksızın, hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte o, Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâlâ düşünmüyor musunuz? dönüşü ancak onadır. Allah bunu bir gerçek olarak vadetmiştir. Şüphesiz o başlangıçta yaratmayı yapar sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükafatlandırmak için onu yaratmayı tekrar eder. Kafirlere gelince, inkar etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır. güneşi bir ışık kaynağı, ayı da geceleyin bir aydınlık kaynağı kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. Allah bunları boş yere değil ancak gerçek ile hikmeti gereğince yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır. gece ve gündüzün ardarda değişmesinde, Allah'ın göklerde ve yeryüzünde yarattığı şeylerde, Allah'a karşı gelmekten sakınan bir toplum için pek çok deliller vardır 7, bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir. 9.Fakat iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları sebebiyle, hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar. oradaki duaları, "Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım!", aralarındaki esenlik dilekleri, "selâm"; dualarının sonu ise, "Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" sözleridir. Allah insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız. bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken her halinde bu sıkıntıdan kurtulmak için bize dua eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş hoş gösterilmiştir. sizden önceki nice nesilleri peygamberleri, kendilerine apaçık deliller getirdikleri halde yalanlayıp zulmettikleri vakit helâk ettik. Onlar zaten inanacak değillerdi. İşte biz suçlu toplumu böyle cezalandırırız. nasıl davranacağınızı görelim diye, onların ardından yeryüzünde sizi onların yerine getirdik. kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, öldükten sonra bize kavuşmayı ummayanlar, "Ya bize bundan başka bir Kur'an getir veya onu değiştir" dediler. De ki "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben ancak bana vahyolunana uyarım. Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım." ki "Eğer Allah dileseydi, ben size onu okumazdım, Allah da size onu bildirmezdi. Ben sizin aranızda bundan Kur'an'ın inişinden önce kırk yıllık bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?" Allah'a karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki böyle suçlular asla kurtuluşa ermezler. bırakıp, kendilerine ne zarar, ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve "İşte bunlar Allah katında bizim şefaatçılarımızdır" diyorlar. De ki "Siz, Allah'a göklerde ve yerde onun bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz!? O, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir." başlangıçta tevhit inancına bağlı tek bir ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. Eğer azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir işleri bitirilirdi. 20."Ona peygambere Rabbinden bir mucize indirilse ya!" diyorlar. De ki "Gayb ancak Allah'ındır. Bekleyin, şüphesiz ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim!" dokunan bir sıkıntıdan sonra, insanlara bir rahmet ferahlık ve mutluluk tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzakları birtakım tertipleri ve asılsız iddiaları vardır. De ki "Allah daha çabuk tuzak kurar." Şüphesiz elçilerimiz melekler kurmakta olduğunuz tuzakları yazıyorlar. sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını batıp boğulacaklarını anlayınca dini Allah'a has kılarak "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar. onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapıyorlar. Ey İnsanlar! Sizin taşkınlığınız, sırf kendi aleyhinizedir. Bununla sadece dünya hayatının yararını elde edersiniz. Sonunda dönüşünüz bizedir. Biz de bütün yaptıklarınızı size haber vereceğiz. hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hali gibidir ki, insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır. Nihayet yeryüzü o bitkilerle bütün zinet ve güzelliklerini alıp süslendiği ve sahipleri de onun üzerine her türlü tasarrufa kadir olduklarını sandıkları bir sırada, geceleyin veya güpegündüz ansızın ona emrimiz afetimiz geliverir de, bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. İşte düşünen bir toplum için, âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz. esenlik yurduna çağırır ve dilediğini doğru yola iletir. iş yapanlara karşılık olarak daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır. işler yapmış olanlara gelince, bir kötülüğün cezası misliyledir ve onları bir zillet kaplayacaktır. Onları Allahın azabından koruyacak hiçbir kimse de yoktur. Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. hepsini bir araya toplayacağımız, sonra da Allah'a ortak koşanlara, "Siz de, ortaklarınız da yerinizde bekleyin" diyeceğimiz günü düşün. Artık onların ortak koştuklarıyla aralarını tamamen ayırırız ve ortak koştukları derler ki "Siz bize ibadet etmiyordunuz." 29."Şimdi ise sizin bize tapınmanızdan habersiz olduğumuza dair sizinle bizim aramızda şâhit olarak Allah yeter." herkes daha önce yaptığı şeyleri yoklayacak ve kendi akıbetini öğrenecek, hepsi de gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülecekler ve ilah diye uydurdukları şeyler onları yüzüstü bırakıp kendilerinden kaybolup gidecektir. ki "Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hakimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor?" "Allah" diyecekler. De ki "O halde Allah'a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?" O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Hak'tan sonra sadece sapıklık vardır. O halde nasıl oluyor da Hak'tan döndürülüyorsunuz? yoldan çıkanlar hakkındaki, "Onlar artık imana gelmezler" sözü, işte böylece gerçekleşmiştir. ki "Allah'a koştuğunuz ortaklarınızdan, başlangıçta yaratmayı yapacak, sonra onu tekrarlayacak kimse var mı?" De ki "Allah başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu tekrar eder. O halde nasıl oluyor da haktan çevriliyorsunuz?" ki "Allah'a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?" De ki "Hakka Allah iletir." Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır, yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi? Ne oluyor size? Nasıl hüküm veriyorsunuz?" çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. Kur'an, Allah'tan indirilmiş olup başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o kendinden öncekileri doğrulayıcı ve Kitabı Allah'ın levh-i mahfuzdaki yazısını açıklayıcı olarak, indirilmiştir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. O âlemlerin Rabbi tarafındandır. onu Muhammed kendisi uydurdu mu diyorlar? De ki "Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah'tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın. öyle değil. Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve kendilerine yorumu gelmemiş olan bir şeyi yalanladılar. Kendilerinden öncekiler de peygamberleri ve onlara indirilen kitapları böyle yalanlamışlardı. Bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu. öylesi var ki ona Kur'an'a inanır; yine onlardan öylesi de var ki ona inanmaz. Rabbin bozguncuları daha iyi bilendir. onlar seni yalanlarlarsa, de ki "Benim işim bana aittir; sizin işiniz de size. Siz benim yaptığımdan uzaksınız; ben de sizin yapmakta olduğunuz şeylerden uzağım sorumlu değilim." sana kulak verenler de vardır. Fakat sağırlara, hele akılları da ermiyorsa, sen mi işittireceksin? sana bakanlar da vardır. Fakat körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa, sen mi doğru yolu göstereceksin? Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez; fakat insanlar kendilerine zulmederler. yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar yeni ayrılmışlar gibi, aralarında tanışırlar. Allah'a kavuşmayı yalan sayanlar ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır. tehdit ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana göstersek de, göstermeden seni vefat ettirsek de sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir. ümmetin bir peygamberi vardır. Onların peygamberi geldiği tebliğini yaptığı zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. 48."Eğer doğru söyleyenler iseniz, söyleyin bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar. ki "Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler." ki "Söyleyin bakalım, onun azabı size geceleyin veya gündüzün ansızın gelecek olsa, suçlular bunun hangisini acele isterler?!" Bunların hiçbiri istenecek bir şey değildir. 51.Onlara "Azap gerçekleştikten sonra mı ona iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa siz onu acele istiyordunuz" denilecek. da zulmedenlere, "Ebedî azabı tadın! Siz ancak vaktiyle kazanmakta olduğunuzun cezasına çarptırılıyorsunuz" denilecektir. 53."O azap gerçek midir?" diye senden haber soruyorlar. De ki "Evet, Rabbime andolsun ki o elbette gerçektir. Siz bu konuda Allah'ı âciz kılacak değilsiniz." 54.O gün zulmetmiş olan herkes, eğer yeryüzündeki her şeye sahip olsa, kendini kurtarmak için onu fidye verir. Azabı gördüklerinde, için için derin bir pişmanlık duyarlar. Onlara zulmedilmeksizin aralarında adaletle hükmedilir. ki, göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah'ın va'di haktır. Fakat onların çoğu bunu bilmez. diriltir ve öldürür; ancak ona döndürüleceksiniz. insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kur'an geldi.
❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلْعِزَّةَ فَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ ٱلْكَلِمُ ٱلطَّيِّبُ وَٱلْعَمَلُ ٱلصَّٰلِحُ يَرْفَعُهُۥ ۚ وَٱلَّذِينَ يَمْكُرُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَمَكْرُ أُو۟لَٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâcemîan, ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuhyerfeuhu, vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîdşedîdun, ve mekru ulâike huve yebûryebûru. Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar. Türkçesi Kökü Arapçası kim مَنْ ise ك و ن كَانَ istiyor ر و د يُرِيدُ şeref ع ز ز الْعِزَّةَ Allah’ındır فَلِلَّهِ şeref ع ز ز الْعِزَّةُ tamamen ج م ع جَمِيعًا O’na إِلَيْهِ çıkar ص ع د يَصْعَدُ söz ك ل م الْكَلِمُ güzel ط ي ب الطَّيِّبُ ve amel ع م ل وَالْعَمَلُ iyi ص ل ح الصَّالِحُ onu yükseltir ر ف ع يَرْفَعُهُ gelince وَالَّذِينَ tuzak kuranlara م ك ر يَمْكُرُونَ kötü şeyleri س و ا السَّيِّئَاتِ onlar için vardır لَهُمْ bir azab ع ذ ب عَذَابٌ çetin ش د د شَدِيدٌ ve tuzağı م ك ر وَمَكْرُ onların أُولَٰئِكَ o هُوَ bozulacaktır ب و ر يَبُورُ Diyanet İşleri Başkanlığı Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar. Diyanet Vakfı Kim izzet ve şeref istiyor idiyse, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah´ındır. O´na ancak güzel sözler yükselir ulaşır. Onları da Allah´a amel-i sâlih ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Her kim izzet istiyorsa, bilsin ki, izzet tamamıyla Allah´ındır. O´na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azap vardır ve onların tuzakları da hep tarumar darmadağın olur. Elmalılı Hamdi Yazır Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah´ındır. O´na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur. Ali Fikri Yavuz Her kim şeref ve kuvvet isterse bilsin ki, bütün şeref ve kudret Allah’ındır. Hoş kelimeler tevhid ve tesbihler ancak O’na yükselir, kabul olunur. Salih ameli de hoş kelimeler tevhid yükseltir, makbul kılar. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azap vardır. Bunların yaptıkları tuzak mahvolur gider. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Her kim ızzet istiyorsa bilsin ki ızzet tamamiyle Allah´ındır, ona hoş kelimeler yükselir onu da ameli sâlih yükseltir, kötülükler kuranlara gelince onlara şiddetli bir azâb vardır ve onların tuzakları hep tarumar olur Fizilal-il Kuran Kim itibar ve üstünlük isterse bilsin ki, itibar ve üstünlük tümü ile Allah´ın tekelindedir. Güzel söz O´na yükselir, iyi ameli de O yükseltir. Kötü amaçlı komplolar düzenleyenler ağır bir azaba çarpılacaklardır. Ayrıca onların komplosu da boşa çıkar, verimsiz olur. Hasan Basri Çantay Kim ululanmak hevesine düşerse bilin ki bütün ululuk Allahındır. Güzel kelimeler ancak Ona yükselir. Onu da iyi amel ve hareket yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar a gelince Onlar için çetin bir azâb vardır. Onların kurdukları tuzağın bizzat kendisi mahvolur. İbni Kesir Kim, izzet istiyorsa; izzet bütünüyle Allah´ındır. Güzel sözler O´na yükselir. Onu da salih amel yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar için şiddetli bir azab vardır. Onların hilesi, boşa çıkar. Ömer Nasuhi Bilmen Her kim izzet şeref ve şan istiyorsa bilsin ki bütün izzet kuvvet ve hakimiyet Allah´ındır. Pâk söz ona yükselir, sâlih ameli de O yükseltir ve o kimseler ki, hilekârâne bir surette günahları irtikab ederler, onlar için de pek şiddetli bir azap vardır. Ve onların o hileleri mahvolur gider. Tefhim-ul Kuran Kim izzeti istiyorsa, artık bütün izzet Allah´ındır. Güzel söz O´na yükselir, salih amel de onu yükseltir. Kötülükleri tasarlayıp düzenleyenler ise; onlar için şiddetli bir azab vardır. Onların tasarladıkları ´boşa çıkıp bozulur´
Nahl Suresi 50. ayeti ne anlatıyor? Nahl Suresi 50. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...Nahl Suresi 50. Ayetinin Arapçasıيَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ۟ Nahl Suresi 50. Ayetinin Meali AnlamıOnlar, üzerlerinde mutlak hâkimiyet sahibi olan Rablerinden korkarlar ve kendilerine ne emredilirse onu Suresi 50. Ayetinin TefsiriBurada bahsedilen secdeden maksat, “ızdırârî secde” yani isteğe bağlı olmaksızın kayıtsız şartsız boyun eğmektir. Ağaç, dağ, tepe gibi gölgesi bulunan şeylerin gölgeleri bile Allah’ın emrine uymuşlar ve ona boyun eğmişlerdir. Zira gölge, sahibinin değil, yüce Allah’ın takdiriyle ışığın geliş noktası istikâmetinde düşer ve onun dönüşlerini takip eder. Dolayısıyla eşyada olduğu gibi, onların gölgelerinde de hâkimiyet ve tasarruf sadece Allah’ındır. Onlar, yere serilip bir sağa bir sola sürünürlerken bile sahiplerine değil, Allah’a secde eder ve Yüce Allah’ın birliğini ilan ederler. Bunlarla birlikte göklerde ve yeryüzünde hareket eden bütün varlıklar ve bütün melekler de ancak Allah’a secde ederler. O’nun emrine boyun eğerler. Büyüklenip Allah’a secde ve ibâdet etmekten uzak durmazlar. Üzerlerinde tam bir hâkimiyet ve tasarrufa sahip olan Rablerinden korkarlar. Gerek ibâdet, gerekse kâinatın düzeniyle ilgili olarak kendilerine emredilen vazifeleri yaparlar. Dolayısıyla bunların hiçbirinin ilâhlıkta Allah’a ortak olması mümkün Sâdî anlatıyor“Bir gece bir kervanla sabaha kadar yol gittik. Sabaha doğru küçük bir orman kenarında uyuduk. İçimizde Allah Teâlâ’ya sevgi ve bağlılığından dolayı cezbeye tutulmuş, kendinden geçmiş biri vardı. Seher vakti bir nara atarak çöllere doğru gitti. Bir nefes bile durup dinlenmedi. Gündüz olunca bir ara kendisine, Bu ne haldir?» diye sordum. Şöyle cevap verdi“- Kulak verdim, baktım ki bülbüller ağaçta, keklikler dağda ötüyorlar. Kurbağalar suda, canavarlar ormanda bağrışıp duruyorlar. Baktım, düşündüm. Onlar böylece Allah’ı anarken benim uyumam ve susmam yakışıksız bir hareket olur. Bu benim için tam mânasıyla bir gaflet demektir. İşte bu sebeple ben de uyumadım, feryat ettim.”Şâir der ki“Dün gece bir kuş sabaha kadar inledi durdu. Onun bu inleyişi benim aklımı, fikrimi, sabrımı aldı, alt üst etti. Onun için kendimden geçerek bir çığlık kopardım. Benim samimi dostlarımdan biri meğerse çığlığımı işitmiş. Dedi ki“- Bir kuş sesinin sana bu kadar tesir edeceğine inanmazdım.”Şu cevabı verdim“- Kuşlar Allah’ı ansınlar da ben susayım; bu insanlık değildir.” Sâdî Şirâzî, Gülistan, s. 82Kuşun bu terennümünü dile getiren şu mısralar ne kadar güzel ve tesirlidirHû kuşu dün gece inledi durduHû diye hû diye hû diye diyeDertli gönülleri yaktı, kavurduHû diye hû diye hû diye diyeBilmem ki nedendi, ne idi derdiHû idi dilinin değişmez virdiHû kuşu bu gece gönlüme girdiHû diye hû diye hû diye diyeHep onu söylemek kolay mı dileYağ gerek sultanım köhne kandileHû kuşu yanarak uçtu menzileHû diye hû diye hû diye diyeHâsılı canlı cansız her şey, hatta bunların gölgeleri dahi Allah’ın emrine uyarken insanın bunların dışına çıkması, yaratanına başkaldırması ve O’na ortak koşması doğru olur mu? Bu sebeple buyruluyor ki Nahl Suresi tefsiri için tıklayınız...Kaynak Ömer Çelik TefsiriNahl Suresi 50. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız... İslam ve İhsan
İlahi kitapların sonuncusu olan yüce kitabımız Kuranı Kerim surelerinden Rad Suresi; Kuran-ı Kerim’in 13. suresidir. Rad suresi Mekke döneminde inmiştir. 43 âyettir. Fasılası “nun, be, dal, ra, lam, ayn ve kaf” harfleridir. Sûre, adını 13. âyette geçen “Ra’d” kelimesinden almıştır. “Ra’d” gök gürültüsü demektir. Sûrede başlıca Allah’ın birliği, peygamberlik, öldükten sonra dirilmek ve hesap ile müşriklerin İslâm hakkında ortaya attıkları şüpheler konu diğer mekkî surelerin tamamında olduğu gibi, inanç ve onunla alakalı meselelerin tahlil edilerek, Allah’ın birliği, Rububiyyetinde ortaksız oluşu ve O’nun insanlara dünya ve ahiret saadeti için göndermiş olduğu dinin tabi olma açısından eşsizliği, kalpleri ve ruhları etkileyen güçlü ilahi bir üslupla gözler önüne suresi dinle Rad suresi arapça yazılışı ve meali Bismillâhirrahmânirrahîm1. Elif Lâm Mîm Râ. İşte bunlar Kitab’ın âyetleridir. Sana Rabbinden indirilen gerçektir, fakat insanların çoğu Allah, gökleri gördüğünüz herhangi bir direk olmadan yükselten, sonra Arş’a kurulan, güneşi ve ayı buyruğu altına alandır. Bunların hepsi belli bir zamana kadar akıp gitmektedir. O, her işi hakkıyla düzenler, yürütür, âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak O, yeri yayıp döşeyen, orada dağlar, nehirler meydana getiren, orada her türlü meyveden erkekli-dişili iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. Şüphesiz bunlarda, düşünen bir kavim için Allah’ın varlığını gösteren deliller birbirine komşu kara parçaları, üzüm bağları, ekinler; bir kökten çıkan çok gövdeli ve tek gövdeli hurma ağaçları vardır ki hepsi aynı su ile sulanır. Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz. Şüphesiz bunda aklını kullanan bir kavim için Allah’ın varlığını gösteren deliller Eğer şaşacaksan, asıl şaşılacak olan onların, “Biz toprak olunca yeniden mi yaratılacakmışız?” demeleridir. İşte bunlar Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 6. Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar. Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. Şüphesiz Rabbin, insanların zulümlerine rağmen bağışlama sahibidir. Bununla beraber Rabbinin azabı pek edenler, “Ona Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren Allah, her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerin artırdığı şeyi ve eksilttiği şeyi bilir. Her şey O’nun katında bir ölçü O, gaybı da görülen âlemi de bilendir, çok büyüktür, çok O’na göre içinizden sözü gizleyen ile açığa vuran, geceleyin gizlenenle gündüz ortaya çıkan İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana gürlemesi O’na hamd ederek tespih eder. Melekler de O’nun korkusundan tespih ederler. O, yıldırımlar gönderir de onlarla dilediğini çarpar. Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır. 14. Gerçek dua ancak O’nadır. O’ndan başka yalvardıkları ise onların isteklerine ancak, ağzına ulaşmayacağı hâlde, ulaşsın diye avuçlarını suya uzatan kimsenin isteğine suyun cevap verdiği kadar cevap verirler. Kâfirlerin duası daima boşa Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun De ki “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” “Allah’tır” de. De ki “O’nu bırakıp da kendilerine bile bir faydası ve zararı olmayan dostlar mabutlar mı edindiniz?” De ki “Kör ile gören bir olur mu? Ya da karanlıklarla aydınlık bir olur mu? Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma ile Allah’ın yaratması onlara göre birbirine mi benzedi?” De ki “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, birdir, mutlak hâkimiyet sahibidir.”17. O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller Rablerinin emrine uyanlar için mükâfatın en güzeli vardır. Ona uymayanlar ise, yeryüzünde olan her şey ve onun yanında bir katı daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini kurtuluş fidyesi olarak verirlerdi. İşte hesabın kötüsü bunlar içindir. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır! 19. Rabbinden sana indirilenin gerçek olduğunu bilen kimse, onu bilemeyen kör gibi olur mu? Bunu ancak akıl sahipleri Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riâyet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler ve şöyle derler24. “Sabretmenize karşılık selâm sizlere. Dünya yurdunun sonucu olan cennet ne güzeldir!”25. Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri akrabalık bağlarını koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü cehennem de Allah, rızkı dilediğine bol verir, dilediğine de kısar. Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan İnkâr edenler diyorlar ki “Ona Muhammed’e Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” De ki “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.”28. Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. 29. İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri Ey Muhammed! Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik ki, onlar Rahmân’ı inkâr ederken sana vahyettiğimizi kendilerine okuyasın. De ki “O, benim Rabbimdir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O’na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O’nadır.”31. Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı o yine bu kitap olurdu. Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden Andolsun, senden önce de nice peygamberler alaya alındı da ben inkâr edenlere bir süre mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Benim cezalandırmam nasılmış!33. Herkesin kazandığını görüp gözeten Allah inkâr edilir mi? Hâlbuki onlar, Allah’a ortaklar koştular. De ki “Onların isimlerini açıklayın. Yoksa siz bununla O’na yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber vermiş olacaksınız, yoksa boş söz mü etmiş olacaksınız?” Hayır, inkâr edenlere hileleri güzel gösterildi ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır ve onları Allah’ın azabından koruyacak kimse de yoktur. karşı gelmekten sakınanlara va’dolunan cennetin durumu şudur Onun içinden ırmaklar akar, yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanların sonudur. İnkâr edenlerin sonu ise Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen Kur’an ile sevinirler. Fakat senin aleyhinde olan gruplardan onun bir kısmını inkâr edenler de vardır. De ki “Ben ancak Allah’a kulluk etmek ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben yalnız O’na çağırıyorum ve dönüşüm de yalnız O’nadır.”37. Böylece biz onu Kur’an’ı Arapça bir hüküm olarak indirdik. Sana gelen bu ilimden sonra eğer sen onların heva ve heveslerine uyarsan, Allah tarafından senin için ne bir dost vardır, ne de bir Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber bir mucize getiremez. Her ecelin vadenin bir yazısı Allah, dilediğini siler, dilediğini de sabit kılıp bırakır. Ana kitap Levh-i Mahfuz O’nun va’dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, göstermeden senin ruhunu alsak da senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize Onlar, bizim yeryüzüne kudretimizle gelip onu etrafından eksilttiğimizi görmediler mi? Allah, hükmeder. O’nun hükmünü bozacak hiçbir kimse yoktur. O, hesabı çabuk Onlardan öncekiler de tuzak kurmuşlardı. Bütün tuzaklar Allah’a aittir. O, her nefsin kazandığını bilir. İnkâr edenler de dünya yurdunun sonunun kime ait olduğunu bileceklerdir. 43. İnkâr edenler, “Sen peygamber değilsin” diyorlar. De ki “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve bir de yanında kitap Kur’an bilgisi bulunanlar yeter.”Rad suresi arapça okunuşu Bismillahirrahmanirrahim 1. Elif lam mım ra tilke ayatül kitab vellezı ünzile ileyke mir rabbikel hakku ve lakinne ekseran nasi la yü’minun 2. Allahüllezı rafeas semavati bi ğayri amedin teravneha sümmesteva alel arşi ve sehharaş şemse vel kamer yüdebbirul emra yüfassılül ayati lealleküm bi likai rabbiküm tukınun 3. Ve hüvellezı meddel erda ve ceale fıha ravasiye ve enhara ve min küllis semerati ceale fıha zevceynisneyni yuğşil leylen nehar inne fı zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun 4. Ve fil erdı kıtaum mütecaviratüv ve cennatüm min a’nabiv ve zer’uv ve nehıylün sınvanüv ve ğayru sınvaniy yüska bi maiv vahıdiv ve nüfaddılü ba’daha ala ba’dın fil ükül inne fı zalike le ayatil li kavmiy ya’kılun 5. Ve in ta’ceb fe acabün kavlühüm e iza künna türaben e inna le fı halkın cedıd ülaikellezıne keferu bi rabbihim ve ülaikel ağlalü fı a’nakıhim ve ülaike ashabün nar hüm fıha halidun 6. Ve yesta’ciluneke bis seyyieti kablel haseneti ve kad halet min kablihimül mesülat ve inne rabbeke lezu mağfiratil linnasi ala zulmihim ve inne rabbeke le şedıdül ıkab 7. Ve yekulüllezıne keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih innema ente münziruv ve likülli kavmin had 8. Allahü ya’lemü ma tahmilü küllü ünsa ve ma teğıydul erhamü ve ma tezdad ve küllü şey’in ındehu bi mıkdar 9. Alimül ğaybi vaş şehadetil kebırul müteal 10. Sevaüm minküm men eserral kavle ve men cehera bihı ve men hüve müstahfim bil leyli ve saribüm bin nehar 11. Lehu müakkıbatüm mim beyni yedeyhi ve min halfihı yüğayyiru ma bi kavmin hatta yüğayyiru ma bi enfüsihim ve iza eradellahü bi kavmin suen fe la meradde leh ve ma lehüm min dunihı mev val 12. Hüvellezı yürıkümül berka havfev ve tameav ve yanşlüs sehabes sikal 13. Ve yüsebbihur ra’dü bi hamdihı vel melaiketü min hıyfetih ve yürsilüs savaıka fe yüsıybü biha mey yeşaü ve hüm yücadilune fillah ve hüve şedıdül mihal 14. Lehu da’vetül hakk vellezıne yed’une min dunihı la yestecıbune lehüm bi şey’in illa ke basitı keffeyhi ilel mai li yeblüğa fahü ve ma hüve bi baliğıh ve ma düaül kafirıne illa fı dalal 15. Ve lillahi yescüdü men fis semavati vel ard tav’av ve kerhev ve zılalühüm bil ğudüvvi vel asal 16. Kul mer rabbüs semavati vel erdı kulillah kul e fettehaztüm min dunihı evliyae la yemlikune li enfüsihim nef’av ve la darra kul hel yestevil a’ma vel besıyru em hel testeviz zulümanüt ven nur em cealu lillahi şürakae haleku ke halkıhı fe teşabehel halku aleyhim kulillahü haliku külli şey’iv ve hüvel vahıdül kahhar 17. Enzele mines semai maen fe salet evdiyetüm bi kaderiha fahtemeles seylü zebeder rabiya ve mimma yukıdune aleyhi fin naribtiğae hılyetin ev metaın zebedüm mislüh kezalike yadribüllahül hakka vel batıl fe emmez zebedü fe yehebü cüfaa ve emma ma yenfeun nase fe yemküsü fil ard kezalike yadribüllahül emsal 18. Lillezınestecabu li rabbihimül husna vellezıne lem yestecıbu lehu lev enne lehüm ma fil erdı cemıav ve mislehu meahu leftedev bih ülaike lehüm suül hısabi ve me’vahüm cehennem ve bi’sel mihad15. Ayet secde ayetidir. 19. E fe mey ya’lemü ennema ünzile ileyke mir rabbikel hakku ke men hüve a’ma innema yetezekkeru ülül elbab 20. Ellezıne yufune bi ahdillahi ve la yenkudunel mısak 21. Vellezıne yesılune ma emerallahü bihı ey yusale ve yahşevne rabbehüm ve yehafune suel hısab 22. Vellezıne saberubtiğae vechi rabbihim ve ekamus salate ve enfeku mimma razaknahüm sirrav ve alaniyetev ve yedraune bil hasenetis seyyiete ülaike lehüm ukbed dar 23. Cennatü adniy yedhuluneha ve men saleha min abaihim ve ezvacihim ve zürriyyatihim vel melaiketü yedhulune aleyhim min külli bab 24. Selamün alayküm bima sabertüm fe nı’me usbed dar 25. Vellezıne yenkudune ahdellahi min ba’di mısakıhı ve yaktaune ma emarallahü bihı ey yusale ve yüfidune fil erdı ülaike lehümül la’netü ve lehüm suüd dar 26. Allahü yebsütur rizka li mey yeşaü ve yakdir ve ferihu bil hayatid dünya ve mel hayatüd dünya fil ahırati illa meta’ 27. Ve yekulüllezıne keferu lev la ünzile aleyhi ayetüm mir rabbih kul innellahe yüdıllü mey yeşaü ve yehdı ileyhi men enab 28. Ellezıne amenu ve tatmeinü kulubühüm bi zikrillah e la bi zikrillahi tatmeinül kulub 29. Ellezıne amenu ve amilus salihati tuba lehüm ve husnü meab 30. Kezalike erselnake fı ümmetin kad halet min kabliha ümemül liltetlüve aleyhimüllezı evhayna ileyke ve hüm yekfürune bir rahman kul hüve rabbı la ilahe illa hu aleyhi tevekkeltü ve ileyhi metab 31. Ve lev enne kur’anen süyyirat bihil cibalü ev kuttıat bihil erdu ev küllime bihil mevta bel lillahil emru cemıa e fe lem yey’esillezıne amenu el lev yeşaüllahü le heden nase cemıa ve la yezalüllezıne keferu tüsıybühüm bi ma saneu kariatün ev tehullü karıbem min darihim hatta ye’tiye va’düllah innellahe la yuhlifül mıad 32. Ve lekadistkühzie bi rusülim min kabilek fe emleytü lillezıne keferu sümme ehaztühüm fe keyfe kane ıkab 33. E fe men hüve kaimün ala külli nefsim bima kesebet ve cealu lillahi şüraka’ kul semmuhüm em tünebbiunehu bima la ya’lemü fil erdı em bi zahirim minel kavl bel züyyine lillezıne keferu mekruhüm ve suddu anis sebıl ve mey yudlilillahü fe ma lehu min had 34. Lehüm azabün fil hayatido dünya ve le azabül ahırati eşaak ve ma lehüm minellahi miv vak 35. Meselül cennetilletı vüıdel müttekun tecrı min tahtihel enhar ükülüha daimüv ve zıllüha tilke ukbellezınettekav ve ukbel kafirınen nar 36. Vellezıne ateynahümül kitabe yefrahune bima ünzile ileyke ve minel ahzabi mey yünkiru ba’dah kul innema ümirtü en a’büdellahe ve la üşrike bih ileyhi ed’u ve ileyhi meab 37. Ve kezalike enzelnahü hukmen arabiyya ve leinitteba’te ehvaehüm ba’de ma caeke minel ılmi ma leke minellahi miv veliyyiv ve la vak 38. Ve le kad erselna rusülem min kablike ve cealna lehüm ezvacev ve zürriyyeh ve ma kane li rasulin ey ye’tiye bi ayetin illa bi iznillah li külli ecelin kitab 39. Yemhullahü ma yeşaü ve yüsbit ve ındehu ümmül kitab 40. Ve im ma nüriyenneke ba’dallezı neıdühüm ev neteveffeyenneke fe innema aleykel belağu ve aleynel hısab 41. E ve lem yerav enna ne’til erda nenkusuha min atrafiha vallahü yahkümü la müakkıbe li hukmih ve hüve serıul hısab 42. Ve kad mekerallezıne min kablihim fe lillahil mekru cemıa ya’lemü ma teksibü küllü nefs ve seya’lemül küffaru li men ukbed dar 43. Ve yekulüllezıne keferu leste mürsela kul kefa billahi şehıdem beynı ve beyneküm ve men ındehu ılmül kitab.
hakimiyet allah ındır arapça yazılışı