Ellercepte genel olarak üç pozisyonda durur ve hepsinin anlamları farklıdır: 1-) Baş parmak dışarıda, diğer parmaklar içeride.Resimde görüldüğü gibi bunun anlamı kişi kendini özgüven olarak iyi hissediyor ve diğer insanlarla arasına " ben sizden daha iyiyim " dermişcesine bir blok koyuyuor.
Beden Dili Hareketleri: Ayak ve Bacak Hareketleri. Beden dilinde yüz, el-kol ya da dik duruş daha kontrol edilebilir davranışlardır. Örneğin mutsuzluğumuzu saklamak için nezaketen tebessüm etmek gibi. Ancak ayak ve bacak hareketleri genel olarak dikkat edilmeyen ya da en son düşünülen bölümdür. Bu sebeple bir insan
Beden Dili: Liderlerin Beden Dili: Bilinçaltının Gizli Dili Rüyalar: Yapay Değil Doğal Beden Dili: İletişimin Kalitesini Beden Diliniz Belirler: YIN&YANG İlkeleri Doğrultusunda Çin Yüz Okuma Sanatı: Yüz Okuma Sanatı FİZYONOMİ Gerginlik Anları ve İletişim Modelleri: Eller ve Ellerin Kullanımı: Aşkın Beden Dili: Eğitimde
BedenDili (Resimli Anlatım) Nis 6, 2011 24 Çoğu havyan türleri gibi insanların da erkeği dişi yaklaşırken hazırlık hareketleri yapar. Daha önce bahsedilen otomatik fizyolojik tepkilere ek olarak elini boğazına götürerek kravatını düzeltir. Kravatı yoksa yakasını düzeltir veya omuzlarından hayali tozları silkeler ve kol
Eller bir insanın düşüncesini kolay bir şekilde ifade etmesi için kullandığı organlardır. Bundan dolayı eller, beden dilinde gözlerden sonra en çok dikkat edilen organ olmaktadır. Eller özellikle önemli görülen konuyu vurgulamakta kullanılır. El hareketleri, konuşmayı kolaylaştırıcı bir etki sağlamakta ve daha relaks( rahat ), daha hızlı, daha anlaşılır, daha
KuşlarınBeden Dili ve Anlamı: Hayvanlar Alemi: 0: 18 Ags 2021: Erkekler Tarafından En Çok Kullanılan 20 Beden Dili: Beden Dili: 0: 22 Şbt 2020: Kadınlar Tarafından En Çok Kullanılan 20 Beden Dili: Beden Dili: 0: 22 Şbt 2020: Göz Hareketleri ve Beden Dili: Beden Dili: 0: 26 Arl 2019
snDE0.
BEDEN DİLİ 1. BEDEN DİLİ NEDİR NE DEĞİLDİR İlk izlenim ilk 30 saniyede yaptığınız hareketlerin ve söylediğiniz sözlerin bir bütünüdür. Ne söylediğiniz değil, onu nasıl söylediğiniz önemlidir. Basit bir jest, yüzlerce kelimeden daha çok şey ifade eder. Beden dili bilinçdışı motivasyonlarımızı açığa çıkarır. Bazı insanlar vardır, her ne anlatırlarsa anlatsınlar ağızlarından çıkan tüm sözcükler zevkle, keyifle bu kişiler duygularını, düşüncelerini değişik ve renkli ses tonlarıyla zengin kelime dağarcıklarından oluşturdukları cümlelerle ifade ederlerken, söylediklerini uygun mimikler ve beden diliyle de desteklediklerinden , dinleyicileri etkilemeyi başarırlar. SÖZLÜ DİL İLE BEDEN DİLİ ARASINDAKİ GEÇİŞ ALANI Beden dili ile gözle görülebilen beden bildirilerini kastediyoruz. Buna karşın sözlü dil veya kelimelerle yapılan konuşma ise seslerin ilgili anadilin kuralları çerçevesinde göndermelerin taşıyıcısı olduğu alandır. Beden dili araştırmaları özellikle dilin ötesine giderek sözlü olmayan bildirileri yeni bir araştırma alanıdır. BEDEN DİLİNİN ALANLARI Beden dilinin işaretler dünyasındaki aldığı yer belli olduktan sonra da bazı beden dili alanları vardır. bilinçli gözlem ve beden dili elementlerinin uygulanması doğrudan uygulanabilecek bir çalışma programı değildir. buradan belli bir hissin belli bir hareketi vardır şeklinde kesin bir sonuç çıkarılmalıdır. HİSLERİN YANSITILMASINDAKİ FARKLAR Beden dili ile açığa vurulan belli başlı hisler vardır; Bunlar kısa süreli ortaya çıkan ani heyecanlar, uzun süreli içgüdüsel durumlar ruhsal durumlar, veya her şahsın kendisiyle ilgili olan ve onun karakterini belirleyen ona ait tutumdur. Davranışın duygusal temellerinden söz ederken karşılaştığımız diğer bir zorluk ise, herkesin çeşitli hisleri aynı ölçüde yansıtamamasıdır. Japonların hislerini kontrol altında tuttukları söylenir. Japonların üzerinde yapılan bilimsel araştırmalarda yüzlerindeki stres reaksiyonlarını kendilerini yalnız hissettiklerinde göstermişlerdir. MİMİK Yüzümüzde görünür hale gelen hislerimiz konuştuğumuz kişilere bizim ruhsal durumumuz hakkında bilgi verir ve onlarla konuşup konuşmak istemediğimizi, konuşmak veya dinlemek mi istediğimizi, söyleneni anladığımızı, söylenenden şüphe mi ettiğimiz veya destekleyip desteklemediğimizi anlatır. Mimik, duygusal yaşamımızla ilgilidir. BAKIŞMA Bakışma davranışı diye adlandırdığımız terim, bakışın çok çeşitli alan özel şekillerini ve fonksiyonlarını daha iyi kavrayabilmemize yarar. Bir konuşma esnasında katılımcılar üzerinde kolaylıkla gözleyebileceğimiz bakışma davranışı vardır. Genel bir ifade ile konuşma esnasında bakışma düşünme ile sıkı sıkıya bağıntılıdır ve kişinin olaydan ne kadar etkilendiğini gösterir. BAŞIN DURUŞU VE HAREKETLERİ Başın küçücük hareketi dahi kişiler arasındaki ilişkiyi büyük ölçüde etkilemektedir. Küçük çocuklar eğer oyun arkadaşları başlarını yana doğru eğmişlerse ellerindeki oyuncakları daha kolay verirler. Baş hareketleri yetişkinler arasında da karşılıklı intibayı etkiler. Kendini üstün görme, nezaket, hassasiyet ve soğukluk gibi düşüncelere yol açar. ELLER, KOLLAR VE PARMAKLAR Kolların hareketi özel bir önem taşır. Bu hareket göğsü öne çıkartan, insanı harekete geçiren aktif bir duygusal enerji yansıtır. Duygusal açıdan açık insanlar karşılarındaki kişilerden kendilerine yansıyan duygu ve düşünceleri kabul etmeye hazır olarak doğal bir kendine güven içinde kollarını bedenlerinden açarak hareket ettirirler. Benzer şekilde kişi kendisinde duygusal yük doğuran bir konuda konuştuğu zaman, duyarlılığı parmakları ve avuç içi ile adeta kelime yüzeylerine daha farklı bir anlam vermek istemesinden ortaya çıkar. Örneğin;karşımızdaki insanın elleri açık duruyorsa yani avuçları gözüküyorsa onun olduğu gibi görünmekten hoşlanan, pek bir şey gizlemeyen sır saklamasını da pek bilmeyen biri olduğunu söyleyebiliriz. BACAKLARIN KULLANILIŞI VE OTURMA Bacak bacak üstüne atma biçimi çok sayıda anlam taşır ve kişinin iç dünyasıyla ilgili çok değerli ipuçları yansıtır. Ayrıca bacak bacak üstüne atmak, kalça ve bacak kaslarına değişik hareketler sağladığı için uzun süre yorulmadan oturmaya imkan verir. Bu yönüyle de bacak bacak üstüne atmak amaçlı bir harekettir. Oturuşta da insanın ruhsal durumu hakkında bilgi verir. Heyecanlı, sıkıntılı, köşeye sıkışmış, rahat, kendine güvenli vb. gibi. JEST Konuşmacıların açıklamalarını destekleyici nitelikte kullandıkları, kesinlik belirten jesti örnek olarak gösterebiliriz. İki çeşit jest vardır Destekleyici jestler ve anlamsız jestler. Destekleyici jestler söylenenleri destekler niteliktedir. Kararlılık, heyecan, baskı kurma vb. davranışları ifade eder. Ancak diğer ince ayrıntıların farkında mıyız? Diğer insanların yüzlerinde ne gördüğümüz hakkında merakınızı geliştirin. Anlayış, utanma, merak, düşmanlık, neşe, sıcaklık görüyor musunuz? Bu işaretleri anlamakta giderek daha iyi oldukça kişiler arası iletişimde daha çok başarılı olacaksınız. 2. BELLİ DURUM VE İLİŞKİLERDE BEDEN DİLİ KADINSI VE ERKEKSİ BEDEN DİLİ Görünen ve bilinen farklılıklar dışında kadının ve erkeğin beden dilinde, farkında olmadığınız birçok yorumlanacak ve keşfedilecek sürprizler vardır. uzmanlar cinsiyete özgü ve tipik cinsiyet davranışları arasında ayrım yapar. Beden dili söz konusu olunca Her iki cinste değişik sıklıkta ortaya çıkan davranış şekilleri tipik cinsiyet davranışlarını incelemişlerdir. Tipik cinsiyetle ilgili beden dili davranışları ilk bakışta hiçbir zaman değişmeyecek gibi veya bazıları ise değişim içinde görünür. BEDEN DİLİNİN KÜLTÜRLERARASI KARŞILAŞTIRMASI Aynı beden dili davranışı farklı kültürlerde farklı anlamlara gelebilmektedir. Almanya’da evet anlamına gelen baş sallama Türkiye’de ve Yunanistan’da hayır anlamına gelir. Kapalı bir yerde kişilerin aralarında mesafe tutma alışkanlıkları, değişik iki kültüre mensup kişiler arasında problem yaratabilir, hisleri zedeleyebilir. Değişik kültürlerden kişilerin iletişimleri beden dili açısından dünya çapında farklılık göstermektedir. Bu araştırmalarda kapalı yerde davranış ve bakışma en önemli konuları teşkil etmektedir. Araplar Amerikalılara ve Avrupalılara o kadar yaklaşırlar ki bunlar geri çekilmek zorunda kalırlar. Ancak bu onların tekrar yaklaşmalarına neden olur. KONUŞMANIN GÜCÜ Konuşma insan ilişkilerindeki hükmetme, boyun eğme davranışı belirler. Söz söylemek isteyen adam için de şahsiyet, yüksek zekadan daha gereklidir. Konuşmaya başlamadan önce hazırlığınız çoktan bitmiş, yeterince dinlenmiş olmalısın. Bir hatibin en çok ihtiyacı olan şeyler canlılık ve heyecandır. Bu da enerji ile mümkün enerji dolu bir hatip kendisini dinletebilir. Kendinizi tüm yanıtları bildiğinizi sandığınız bir havaya sokmayın. Ne zaman bunu deneseniz kendinizi mutlaka tehlikeye atarsınız. Kendinizi hem uzman görüp hem de ilerlemeye ve öğrenmeye devam etmeye çalışmak hemen hemen olanaksızdır. BEDEN DİLİNDE YALAN, SAMİMİYETSİZLİK, ŞÜPHE Daha önce de belirttiğimiz gibi Japonlar sıkıntılı yüz ifadelerini saklamayı bilirler. Yalnız kaldıklarında dışa vururlar. GERÇEK DUYGULARIN GİZLENMESİ Sosyal hayatta birçok durumda, insan kendi gerçek duygularını gizlemek ister ancak herhangi bir biçimde kendisini ele verir. Bir topluluk içinde kişi sinirli, gergin ve hatta korkuyor olabilir, fakat yüzüne iliştirdiği bir gülümsemeyle mutluluk maskesi taşıması mümkündür. Dikkatli bir gözün algılayabileceği bazı küçük ipuçları iç ve dış dünyalar arasındaki bu farkın anlaşılmasına yardımcı olur. İnsanlar yalan söyledikleri zaman en başarılı şekilde kontrol ettikleri, yüz ifadeleridir. Çünkü insan yalan söyleyeceği zaman yüz mimiklerini kontrol etmek için bilinçli bir çaba harcar. Hiç şüphesiz dikkatli bir gözlemci veya uzman için yalan söyleyen biri mimikleriyle de çok sayıda ipucu vermektedir. Ancak genel olarak düşünüldüğünün aksine, bir kişinin yalanını yüzüne veya gözüne bakarak anlamak pek kolay değildir. YALAN İŞARETLERİ Yalan söyleyen kişinin elleriyle yaptıkları jestler azalmaktadır. Normal olarak ifadeyi güçlendirmek amacıyla yapılır. Yalan esnasında eller ya hareketsiz kalır ya da anlamsız jestler yapar. Yalan söyleyen kişinin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme sayısı artmaktadır. Kişinin samimi olmadığı bir görüşme sırasında bu jestin sayısında çok büyük artış göstermektedir. Yalan söyleyen kişinin beden hareketlerinde anlamsız bir artış gösterilmektedir. Bu yalan söylerkenki duyulan rahatsızlık ve huzursuzluktan kaynaklanmaktadır. Yalan söyleyen bir kişinin el jestleri azalırken el sallama hareketi artmaktadır. Belki de böylece kişi elini sallayarak sorumluluğu üzerinden atmaktadır. Yalan söyleyen kişinin yüz ifadesi normale çok yakındır. Yüz ifadesinde yalanı el everen en önemli ipucu kişinin gözlerini sık sık konuştuğu kişiden kaçırmasıdır.
Download Skip this Video Loading SlideShow in 5 Seconds.. BEDEN DİLİ iletişim becerinizin anahtarı, sessiz dilin iz PowerPoint Presentation BEDEN DİLİ iletişim becerinizin anahtarı, sessiz dilin iz. G ü ndem. Beden Dili, Jest ve Mimikler, Y ü z i fadeleri, Ba ş Hareketleri, Eller, Kollar ve Parmaklar, El S ı k ış ma, Kol Kavu ş turma, Bacaklar ı n Kullan ı l ışı ve Oturma Bi ç imleri, Masan ı n Ö nemi, Uploaded on Sep 17, 2014 Download PresentationBEDEN DİLİ iletişim becerinizin anahtarı, sessiz dilin iz - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - E N D - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Presentation Transcript BEDEN DİLİ iletişim becerinizin anahtarı,sessiz dilinizGündem • Beden Dili, • Jest ve Mimikler, • Yüz ifadeleri, • Baş Hareketleri, • Eller, Kollar ve Parmaklar, • El Sıkışma, • Kol Kavuşturma, • Bacakların Kullanılışı ve Oturma Biçimleri, • Masanın Önemi, • Kişiler arası mesafe, • Yalan İşaretleri,Beden dili, içten samimiyeti, varmak istenen noktayı, kendine özgüveni dışa vuruşun gözle görünür şeklidir. • İnsanların birbirleriyle yüz yüze kurdukları ilişkilerde sözsüz mesajların etkisi %90dır • Sözsüz mesajlar; jestler, mimikler, temas, beden duruşlarından oluşur. İlk defa karşılaştığımız birini 30 saniye içinde değerlendiririz; efendi biri, utangaç’ gibi yorumlarda bulunuruz. Bu yüzden ilk etkileşim iletişim sürecinin önemli belirleyicisidir. • İLK GÖRÜŞTE AŞIK OLMAK!Beden dilini kullanan yönetici her zaman daha başarılı olur. Örneğin; toplantı sırasında insanları daha iyi çözümler böylece empati köprüsü kurar. Beden diliyle duygu ve coşkular daha etkin bir şekilde dile getirir. Biz konuşmasak bile bedenimiz konuşur, bizim iç dünyamızı ele yaptığı hareketlerle karşısındakileri etkiler. Örneğin iş mülakatına gittiğimiz zaman kendimize güvenimizi yada çekingenliğimizi omuz duruşumuzdan belli ederiz. Omzumuz düşükse çekingenliğimizi ifade eder; Omzumuz dikse kendimize duyduğumuz güven; Omuzlar geriye doğru kolların yana doğru uzanması kişinin tepki vermeye hazır olduğunu sağlıklı olabilmesi için alıcının da buna hazır olması gerekir. Yoksa anlatılmak istenen karşı tarafa aktarılmaz. Kişiler iletişime hazır olduğunda kelimeler yetersiz kaldığında tek bir jest hareketiyle karşı tarafa düşüncelerimizi aktarabilmemiz işlerimizi kolaylaştırır ve uyumu arttırır. Kültürler arası etkileşimde bile, en temel beden faaliyetleri korku, kızgınlık, mutluluk… benzerlik gösterir. Beden dili iletişim kurmakta evrensel bir anahtardır. Tabi ki kültürler arası farklılıkları da göz ardı edemeyiz. Amerika ve Avrupa ülkelerinde insanlar işaret edilirken işaret parmağını rahatça kullanabilir ama uzak doğu ülkelerinde insanların işaret edilerek gösterilmesi yanlış anlaşılır. Jest ve mimikler Jestler, yani el kol hareketleri duyguların en güzel çıktılarıdır. Mimikler ise yüz kaslarının anlatım biçimidir. Jest ve mimikler esas ve ikincil olarak ikiye ayrılıyor; • Esas jest ve mimikler duylarımızı somutlaştırarak anlattığımız hareketlerdir. Dinlediğimizi anlamak için bilinçli olarak başımızı öne arkaya sallarız. • İkincil jest ve mimiklerse bir anda isteğimiz dışında oluşan doğal hareketlerdir; esneme hapşırma gibi… Esas jestler Anlatım jestleri; duygularımızın ifade edilmesine yarayan anlatım biçimleridir. İnsan yüzünün asık olması üzüntülü olduğunu belirtir ve tüm toplumlarda ifadeleri Beden dilimizin en belirgin anlamları yüzümüzdedir. Temel duygular insanlarda ortak olan duygulardır. Bu yüzden de Ifadeleri Yüzümüzdeki ifade, el ve beden hareketlerimiz, bedenimizin duruşu ve göz temasımız, sözsüz iletişimde önemli yer tutar. Yüz ve beden ifadeleri istemli ya da istemsiz yapılır. Çeşitli kültürler arasında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre 6 temel duygu ifadesini aktaran yüz anlatımlarının bütün kültürlerde ortak olduğunu göstermektedir. Korku Hayret Üzüntü Tiksinti Mutluluk ÖfkeBaş Hareketleri Bundan 20 yıl önce başın yukarı kaldırılması hayır, aşağı indirilmesi evet anlamına gelmekteyken Alman ve Türk kültürlerinin yakınlaşması nedeniyle sadece başın aşağı yukarı sallanması evet anlamını almıştır. ELLER KOLLAR VE PARMAKLAR Eller insanların kendilerini ifade edecekleri zaman gösterdiği duyarlılık açısından en etkili organ olarak karsımıza çıkmaktadır. Avuç içlerinin aşağıya ve yukarıya bakması durumuna göre ellerini iki şekilde hareket avuç içlerinin yukarıya bakması kişinin gizlisi saklısı olmadığını ve karşısındaki insana güven sunduğunu belirtirken aşağıya bakması hassas olduğu konularda dışa kapalı olduğunu belirtir ve güvensiz bir ifade olarak karsımıza liderlerin konuşmaları sırasında yaptıkları çeşitli el hareketleri onların aktardığı konulardaki düşüncelerini konuya olan hâkimiyetliklerini kararlılıklarını ya da baska bir görüş hakkındaki reddedişlerini gösterir. Birkaç örnek verecek olursak;Havayı hassas bir şekilde kavrama Anlatılan konuya hassasiyet kazandırır Havayı güçlü bir şekilde kavrama Anlatılan konudaki kararlılığı gösterirHavaya vurmak Savunulan fikirdeki kararlılığı gösterir İki elin makas gibi yana açılması Şiddetli bir reddedişi yansıtırUstunluk belirten jestler Sıkılmış yumruğuyla işaret parmağını kâğıt üzerine uzatarak sekreterine gösteren bir yönetici yapılan bir hatayı kabul etmeyeceğini açıkça ortaya koyacaktırDinleme eylemi gösteren kişilerde jestler ortayakoymaktadır. Etkin bir dinleyis bicimi ellerinin kapalı olarak çoğunlukla yanakta bulunmasi ve işaret parmağının şakak boyunca yukarıya dönük olmasiKaybolan ilgiyle ortaya cikan dinleme Elin yanağa değmeyip avucun basa destek olma durumuna gelmesiEl SIKISMA İnsanin kişiliğini ortaya koyan yollardan bir tanesi de el Esitlik Boyun Egme El sıkışma biçimleri ileEl SIKISMA YONTEMLERI 1. Güvenli ve dengeli el sıkışma Güvenli ve dengeli bir el sıkışma, ellerin dik ve avuç içlerinin birbirini bütünüyle kavramasıyla gerçekleşir. Bu şekilde her iki insan varlığınıortaya koymaktadır. Bu nedenle iş hayatında itibar sağlayan el sıkışma tekniğidir. El SIKISMA YONTEMLERI 2. Dostça el sıkışma Dürüstlüğümüz ve kendi duygularımızın sıcaklığı konusunda güven vermek istediğimizde iki elimizle sıkarız. Bu şekilde samimiyet ve güven gibi özel duygularımızı aktarabiliriz. El SIKISMA YONTEMLERI Temas ile El sıkışırken, sol eliyle karsındaki kişinin kolunu veya omzunu tutmak o kişiye özel bir duyguyu Sikismada Onemli Noktalar • El sıkışma işlemini kimin başlatacağı. • Ne zaman? • Ne kadar surmeli? • Göz temasıKotu El Sikisma Bicimleri Kötü el sıkışma, karsıdaki kişiye sadece parmaklarının ucunu vererek yapılırKOL KAVUŞTURMA ENGELİ İnsanlar kendilerini güvende hissetmek istediği zaman kol kovuşturma hareketini kavrama Kısmi kol engeli Üstünlük tavrı gösteriliyor Kendi kendiyle el ele tutuşmuş Sağlam bir duruşBACAKLARIN KULLANILIŞI VE OTURMA DÜZENLERI Bacak bacak üstüne atmak, kalça ve bacak kaslarına alternatif bir hareket şekilde bacak üstüne atılması tartışmaya ve rekabete eğilimi sergilemektedir. Ve bu şekilde oturan kişiler inatçı ve fikirlerini değiştirme niyeti olmayan insanlardır. Daha çok erkeklerde rastlanan bu biçim; korku ve endişe gibi olumsuz duyguların gizlemeye çalışıldığını gösterirNe anlam icermektedir?OTURMA DÜZENİ Oturmak için seçilen yer ve kişiler arasındaki mesafe birçok anlam içermektir. Oturma Cesitleri • Karşı karşıya oturmak • 90 Derecelik Acıyla Oturmak • Yan Yana OturmakKarşı karşıya oturmak genellikle rekabeti ifade etmektedir. Gerek bir fikir çerçevesinde, gerekse bir iş ilişkisinde olsun, karşı karşıya oturmak, tıpkı bir satranç maçında olduğu gibi masadan bir galip ve mağlup çıkacağını düşündürür. KARSIYA OTURMAKİşbirliği sağlamak amacıyla kurulan bir ilişkide bu oturma düzeni uygundur. Bu şekilde kişinin karsısındaki çelişen biri değil, problemi birlikte çözecek kişi olarak algılanır. DERECELIK ACIYLA OTURMAKYan yana oturmak birliktelik ve problemlere karsı dış dünya ortak cephe oluşturma anlamına gelmektedir. YANA OTURMAKMASANIN ÖNEMİ YUVARLAK MASA Yuvarlak masa etrafında oturanlar arasında eşitliği ifade ÖNEMİ DIKDORTGEN MASA insanlar arası ilişkilerde mesafe ve bedensel temas İnsanlar birbirilerine karşı olan duyguları itibariyle aralarına belirli bir mesafe koyarlar. Bu mesafeler dört bölgede alan Aslında hepimizin çitlerle çevrili dünyası vardır ve biz sadece istediğimiz kişileri bu çitlerden içeri alırız. Mahrem alan işte bu çitlerden bir kişiyi yakınımıza alabileceğimiz en son alan İki arkadaşın konuşurken korudukları alandır. Kişisel alana mesai arkadaşlarımızın, sevdiğimiz insanların ve üstlerimizin girmesine izin alan Partiler, toplantılar, spor müsabakaları gibi sosyal etkinliklerde tanımadığımız yada samimiyetimizin az olduğu insanlarla bulunduğumuz alan • Birbirini hiç tanımayan insanların imkanlar dahilinde korumaya çalıştıkları alandır. Örneğin; kalabalık bir gruba hitap ettiğimizde paylaştığımız mesafeBedensel temas ve bedenin yönü Bedensel temas insanlar arası ilişkileri geliştirir. İnsana rahatlık, huzur ve güven duygusu temas öğesi işletme açısından son derece önemlidir. Türkler olarak bedensel temas öğesini Batı toplumlarına göre daha fazla belirleyiciler Otururken veya ayakta korunan mesafe insanların birbirlerine karşı olan duygularının bir birbirine yakın oturan insanlar dayanışma ve güven duygusu yaşarlarken, daire biçiminde oturanlar ise dış dünyaya kapandıklarını ifade ederler.
1 Bazen sadece cümleleriniz ve konuşmanız değil, jestleriniz ve beden dilinizde yanlış anlaşılmaya sebep olabilir. İnsanlar üzerinde kötü izlenim bırakan bu hareketleri farkında olmadan yaptığınızda olaylar hi. beklemediğiniz yönde gelişebilir. Bu sebeple ikili ilişkilerinizde ya da sosyal çevrenizde asla yapmamanız gereken bazı beden dili hareketleri var. İşte kötü izlenim bırakan 5 hareket... 2 Beden dili ne hissettiğinizi ve söylemek istediğinizi ele verir. Bazen kurduğunuz cümlelerle beden diliniz uyumlu olmaz. Ağzınızdan farklı kelimeler dökülürken beden dili gerçekten ne düşündüğünüzü yansıtır. Ancak farkında olmadan yapılan bazı hareketler yanlış anlaşılmanıza sebep olabilir. KONUŞURKEN YÜZE DOKUNMAK Biriyle konuşurken yüzünüze dokunursanız, karşınızdaki kişide kötü bir izlenim bırakmış olursunuz. Bu hareket güçsüzlük olarak algılanır. Karşınızdaki kişi güven eksikliği yaşadığınızı ve sinirlerinizi kontrol altında tutmaya çalıştığınızı düşünür. Bu jest ve mimikler buluştuğunuz kişinin kendisini iletişime kapatmasına sebep olur. Ayrıca bilgisiz biri gibi olduğunuzu düşünebilir. 3 İÇ İÇE PARMAKLAR Pek çok insan, çok iyi bir jest olmayan ellerini veya parmaklarını sıkma alışkanlığına sahiptir. Güçlü biri gibi göründüğünüzü veya otoriter bir figür olduğunuzu düşünebilirsiniz ama aslında bu durum tam tersine sebep olur. Bu davranış gergin, tereddütlü ve endişeli olduğunuzu ve hatta kendinize güvenmediğinizi söylüyor. Bir şey sunuyorsanız ve parmaklarınız o hareketteyse, hazırlıksız olarak algılanabilirsiniz. 4 KOLU ÇAPRAZ BAĞLAMA Bu jest, diğer kişiden gelecek herhangi bir iletişimi hoş karşılamadığınız veya çok ukala ve hatta otoriter biri gibi görünebilir. Karşınızdaki kişiye güvenmediğinizi gösterir. Uzmanlara göre, bu jest insanlara onlardan "emin olmadığınızı" söylemenin bir yolu. Kavrama ne kadar sıkı olursa, kişinin yanında o kadar sinirli, kızgın ve hatta gergin görünebilirsiniz. 5 BAĞDAŞ KURMA Ayakta bağdaş kurma hareketi herkes tarafından çok olumsuz algılanır. Kendinize olan güveninizi sarsar ve sözleriniz pek etkili olmaz. Bu duruş endişeli görünmenize sebep olur. Karşınızdaki kişi kendinizden emin olmadığınızı düşünür. Bu jest, özellikle bir konuşmanın ortasında bacak bacak üstüne attığınızda savunma amaçlıdır. Muhtemelen diğerinin fikrini umursamayan çok kapalı bir tavrınız var gibi görünüyor. 6 GÖZ TEMASI Bir sohbetin parçası olduğunuzda, göz teması kurmalı ve dinlediğinizi göstermelisiniz. Cevap vermiyorsanız, göz teması kurmuyorsanız, başınızı sallamayın veya gülümsemiyorsanız, ilgilenmediğinizi gösteriyor olabilirsiniz. Bu sebeple mutlaka konuşurken karşınızdaki insanlar göz teması kurun. Asla gözlerinizi kaçırarak şüpheye düşmesine izin vermeyin.
Beden Dili İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşırlardı. Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Beden dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır. Aslında her insan, beden dili konusunda bildiğini düşündüğünden, çok daha fazlasını bilir. Hiç kimse beden dilinin ifadelerinden kaçamayacağı veya bunu bastıramayacağı için, bu dili öğrenmeye çalışmak faydalı olacaktır. Böylece, kendi dünyamızı yansıtma biçimimiz ve birlikte yaşadığımız insanların iç dünyalarıyla ilgili önemli bilgilere sahip oluruz. Sosyal statü ve bir grup içindeki hiyerarşi; bireyin kendisini bir grup içinde algılayışı, grubun yapısı ve insanlara toplumsal konumlarını beden dilleri ile yansıtmalarından anlaşılır. Beden dilinin kelimelerden çok daha kolay anlaşılma özelliği ise hiç değişmez. İnsan hayat boyunca çoğunlukla farkında olmaksızın günlük beden dilini son derece etkili olarak kullanır. Ancak bedenini, kelimeleri kontrol ettiği gibi kontrol edemez. Bedenimiz olaylara veya durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden tepkiler verir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin arkasına gizlemek belki mümkündür, ama beden dilimizi gizlememiz çok kere mümkün değildir, beden esastır. İnsanlar büyük çoğunlukla içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın zamanda yapılan araştırmalar, "İnsanların hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkları gibi hissettiklerini" ortaya koymuştur. Canı sıkılan bir insanın kaşları çatık, yüzü asık, omuzları düşük ve merkezi kapalıdır. Hepimiz sık sık sebepsiz bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çattığımız, yüzümüzü astığımız ve omuzlarımızı düşürüp, merkezimizi kapattığımız için canımızın sıkıldığını düşünmeyiz. İnsan hangi davranışını dışlatırsa, bir süre sonra beden kimyasında meydana gelen değişikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya başlar. Sıkıntılı bir insan gibi davranmak iç sıkıntısının artmasına sebep olur. Türkiye, Yunanistan, Japonya, Fransa güney bölgesi ve İtalya gibi Akdeniz ülkelerinde insanların önemli bir bölümü açık jestlerle konuşurlar. Kuzey Avrupa ya doğru çıktıkça, özellikle endüstrileşmenin yoğun olduğu bölgelerde kollar bedene yakın tutulur ve oldukça az hareket ettirilir. Güney ülkelerinde jestlerle yapılan vurgulamalar, kuzey ülkelerinden daha fazladır. Araştırma filmleri üzerinde yapılan incelemeler, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz ülkelerinde jestlerin Kuzey Avrupa ülkelerinden daha sık ve daha büyük hareketlerle kullanıldığını göstermiştir. Yapılan araştırmalar bu farkın coğrafi bölge özelliklerinden değil, sıcaklık farklarından kaynaklandığını ortaya koymuştur. Ancak sıcaklık farklarının hangi sebeplerle jestlerde böyle bir farklılığa yol açtığı açıklanamamıştır. Orta Avrupa ve İngiltere de aristokrat ailelerin çocuklarına eğitim veren yatılı okullarda, yemek yerken öğrencilerin koltuk altlarına kitap yerleştirilir ve hareketleri sınırlandırılır. Yapılan uygulamalar sonucunda çocuklar aldıklarını ve verdiklerini disiplin altına sokarlar, başkalarından bir şeyler almaları ve onlara bir şeyler vermeleri bedensel olarak sınırlanır. Bu eğitimin amacı öğrencilere, davranışlarını azaltarak duygularını bastırmayı öğretmektir. Böyle bir eğitim kaçınılmaz olarak insanları sıkıştırır ve sınırlı kalıplar içinde düşünmeye zorlar. Zamanla insanlar toplumsal zorunluluklar ve kurallarla sınırlanır, duygularına yabancılaşır ve duygularını ortaya koymakta zorluk çekerler. Benzer durumu çeşitli sahne gösterilerinde de gözlemek mümkündür. Alt sosyo-kültürel topluluklar bir konser sırasında takdir, hayranlık ve beğenilerini coşkuyla ifade ederken, üst sosyo-kültürel topluluklar hayran oldukları sanatçıları bile son derece sönük bir şekilde alkışlamaktadırlar. Buna karşılık büyük insan toplulukları önüne çıkan bir politikacı kollarını açar, büyük ve geniş jestler yapar, topluluğu adeta kucaklar ve bu yolla topluluğu etkilemeye çalışır. Bir lider ne ölçüde önemli fikirler taşırsa taşısın, donuk bir ifadeyle konuşarak karşısındaki topluluğu etkileyemez ve onları fikirlerinin peşinden sürükleyemez. Böyle bir konuşma sırasında ellerin havaya kaldırılması, yumruk yapılması başarıyı, gücü ve mücadeleyi hissettirdiği için, topluluğu heyecanlandırır ve olumlu yönde etkiler. Jestler Mimikler Jestler ve mimikler diğer kişilere görsel sinyaller gönderen hareketlerdir. Bizim bir jestten söz edebilmemiz için yapılan hareketin bir başkası tarafından görülmesi ve yaşadığımız duygu ve düşünceyle ilgili bir bilginin karşımızdaki kişiye iletilmesi gereklidir. Aslında her bir jest, düşünce ve duygu ürünü olduğu için doğal olarak bu özelliklerini barındırır. Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri; baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin kullanımı da jestleri oluşturur. Jest ve mimikler esas ve "ikincil" olarak ayrılır. Esas jest ve mimikler, düşünce ve duygularımızı destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerimizdir. Örneğin, sohbet sırasında göz kırpma, baş sağlama, kolları açma gibi işaret ve hareketler iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı içeren jestlerdir. Öte yandan kendiliğinden gelen ve hiç beklemediğimiz bir anda bizi yakalayan esneme ve hapşırma gibi durumlarda bile jest söz konusudur. Esas olarak anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğinden refleks olarak ortaya çıkan bu hareketlere ikincil jest ve mimik denir. Bu iç tepkilerle ortaya çıkan ikincil jestler, ortamın özelliklerine göre giydirilmeye ve şekillendirilmeye başlarsa esas jestlere dönüşmesi ortama, kişinin içinde bulunduğu ve birlikte olduğu kişilere karşı takınmak istediği tavra bağlıdır. Bu jestlerin bazılarını bastırmak, bazılarını da en açık biçimde ortaya koymak eğilimi vardır. Örneğin bir konser salonunda insan hapşırığını tutmaya çalışır ve özür diler bir ifade takınır, ancak istemediği halde eşi camları açmışsa ve bundan rahatsız oluyorsa hapşırması çok daha farklı olur. AÇık, net ve mümkün olduğunca şiddetli olan hapşırık artık ikincil jest olmaktan çıkar. Baş ile selam vermek veya el sallamak gibi hareketlere esas jestler denir. Esas jestler başlangıçlarından bitişlerine kadar iletişimin bir parçasıdırlar. Esas jestlerle ikincil jestleri ayırt etmek için kendi kendimize şu soruyu sorabiliriz. "Eğer ben yalnız olsaydım bu hareketi yapacak mıydım?" Cevabımız "Hayır" ise bu hareketimiz esas jesttir. Cevabımız "Evet" ise hareketimiz kendiliğindendir ve ikincil jestler grubuna girer. İkincil jestler İkincil jestlerin pek çoğu esas olarak sosyal değildir. Çünkü bunlar bedenin rahatı, temizliği ve kaşınma gibi kendiliğinden olan ihtiyaçları ile ilgili hareketlerdir. Vücut bakımımızı ve rahatlığımızı ovarak, silerek, kaşıyarak yaparız, yeriz, içeriz, rahat olarak bir beden duruşu sağlamak için kollarımızı birleştiririz, bacak bacak üzerine atarız, dik veya yan otururuz. Bütün bunları kendimiz için yaparız. fakat bunları nasıl yaptığımız ve hangi duygusal durumda olduğumuz önemlidir. Bu jestleri yaparken yalnız olmadığımız durumlarda bizimle birlikte olanlar bu kişisel hareketlerden bizimle ilgili bilgi sahibi olurlar. Duygusal durumumuzu yansıtan jest ve mimikler açık ve belirgin bir şekilde başkalarına sinyaller göndermektedir. Bu işaretlerin fark edilmesini istemiyorsak özel bir çaba harcamamız ve kendimizi kontrol etmemiz gerekir. Dikkat edilmesi gereken nokta dışa vurduğumuz duygularımızla ilgili işaretlerin gerçekten karşı tarafa iletmek istediklerimiz olup olmadığıdır. İkincil jestleri bilinçli olarak anlamlandırıyor olsa da olmasa da, bu jestler kişiyle ilgili duyguların bir aktarımıdır. Esas jestler Bu jestler yüz, baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin bir konuya açıklık kazandırmak için yaptığı hareketlerdir. Esas jestler; anlatım jestleri, sosyal jestler ve mimik jestlerdir. Anlatım jestleri Bu jestler insanın diğer hayvanlarla ortak olan biyolojik kökenli jestleridir Temel altı duygusu. Kaslarımızın altı temel duygunun ifadesinde, canlılığımızın başlangıcından bu yana bedenin yaşantı ile bağlantısını kurmak ve bedeni korumak için düzenlenmiştir. Anlatım jestleri özellikle yüz ifadelerinde ortaya çıkar ve insanın varlığını korumaya dönük eylemlerinden kaynaklanır. Örneğin yüzdeki sıkma hareketi, düşman tarafından boynun sıkılma eylemi içinde oluşmuştur. Boynu sıkılan bir insanın yüzündeki bütün kaslar sıkıştırılarak direnç oluşurur. Ya da ani ve atak hareketler karşısında gözlerimizin kapanması, belirsizlik ve tehditlerle dolu bir dünyadan gelebilecek bir saldırıya gözlerini koruma amacına dönüktür. Öte yandan gülme insanın hoşnut olduğunu, iç dengesinin yaşamı sürdürmeye uygun bir uyum içerisinde bulunduğunu ortaya koyan ve karşısında bulunanları bu mutluluğa ortak olmaya davet eden bir jest ve mimiktir. Yapılan kültürlerarası çalışmalar bu temel jestlerin bütün kültürlerde ortak olduğunu göstermiştir. Esas jestlerimizden olan anlatım jestlerinin temel özellikleri kültürel etkilenmeler sonucunda değişime uğramıştır. Ana jest kalıbı farklı olmadan kültüre ve kişiye bağlı olarak değişik durumlarda kullanılabilir. Örneğin, gülme için toplumların ve kişilerin kullandıkları fırsatlar ve tavırlar aynı değildir. Biyo-psikolojik beden dilimiz olan anlatım jestleri evrenseldir, bu ana yapıya kültürel özellikler, anlatım zenginlikleri ve bazı farklar kazandırmıştır. Sosyal jestler Durum gereği, olduğumuzdan çok daha mutlu veya hissettiğimizden çok daha üzüntülü yüz ifademiz bir sosyal mimiktir. Diğer insanları memnun edecek jestlerin taklit edilmesi bir anlamda insanın sosyal rolünü oynamasıdır. Bir toplantıda gerçek iç dünyamızdan çok farklı bir duygu halini yansıtmamız buna örnektir. Canını sıkan bir konuyu yemekte konuşmayıp ve yemek saatlerini iyi görünme çabasıyla geçirmeye çalışmak veya kişinin bir topluluk önünde yaptığı bir konuşmada ses tonunu, el ve kollarını anlatımını daha etkin kılmak için kullanması sosyal jest ve mimikler olarak değerlendirilir. Mimik jestler Bir objeyi veya hareketi mümkün olduğu kadar kusursuz olarak taklit etmek amacıyla yapılan jestlerdir. Olmakta olan bir olayın taklit edilerek aktarılması kadar, söz konusu yaşantıyı görmemiş bir kişinin anlayabilmesine de yardım eden jestlerdir. Beden Duruşu Postür İnsanlar birbirleriyle ilişkilerinde çok farklı beden duruşları içindedir. Biriyle çok özel bir konuyu görüşen kişi hafifçe öne eğilir. çocuğa eğilerek konuşan yetişkin, karşısında işbirliğine çok daha yatkın bir çocuk bulacaktır. İlişkide olduğu kişiyi doğrudan karşısına alan ve dik bir beden duruşuna sahip olan kişi, mesajına güvenli bir özellik katmış olacaktır. İki büklüm, boynu bükük, "süklüm püklüm" beden duruşları ne kadar hatalıysa, omuzları geriye atılmış, göğüs dışarı çıkmış, baş yana eğilmiş, meydan okur, savaşa davet eder türdeki beden duruşları da aynı ölçüde hatalıdır. Başı ve bedeni dik tutarak konuşmak ve dinlemek, dikkat ederek zamanla beden duruşunu güvenli tavır yönünde geliştirmek mümkündür. Mesafe ve Bedensel Temas Mahrem mesafe, herkesin tipik olarak asansörde yaşadığı, tanımadığınız insanlarla yakın olduğunuzda rahatsızlık duyacağınız mesafenin ölçüsüdür. Hangi toplumda olursa olsun mesafe, insan ilişkilerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bir insana çok yakın oturmak veya ona yakın durmak, elini omuzuna, sırtına koymak, koluna, eline değmek iki kişi arasındaki ilişkiye belirli bir "özerklik, yakınlık ve sıcaklık katar. Yakınlık isteği içinde olmayan kimse ise rahatsızlık duyar ve savunucu olur. Bu sebeple böyle bir yakınlık girişiminden önce, bu yakınlığın karşıdaki kişi tarafından nasıl değerlendirileceğini sözlü olarak ölçmekte yarar vardır. Karşıdaki kişinin koyulan mesafeyi veya bedensel teması nasıl algıladığına dikkat edilmesi gerekir. Aksi takdirde ortaya rahatsızlık verecek yorumlar ve istenmeyen sonuçlar çıkması kaçınılmaz olur. Ses Ses çoğumuzun sandığından çok daha önemlidir. Ancak ses etkisiz olduğu zaman onu hemen fark ederiz. Duygulardan başka, ses de yalan söylediğimizi gösterir. Mucit Alien Beli, insanların seslerini analiz ederek gerçek mi, yoksa yalan mı söylediğini saptayan bir aygıt yapmıştır. Poligrafın aksine, aygıtın insan vücuduna takılmasına gerek yoktur. TV yayınlarını, teypleri, telefon konuşmalarını da analiz edebilmektedir. Psikolojik gerilim ölçer psychological stress evaluator PSE diye adlandırılan bu alet, seste, insan kulağı tarafından algılanmayan titremeleri ölçmektedir. Ses saniyede 8 ile 14 devir arasında bir hızla titreşir. Bir insan gerçeği söylediği zaman, sesi kontrol eden kaslar rahattır ve belirli bir düzen gösterir. Yalan söylediği zaman yaşadığı zorlanma, doğal olmayan bir gerilim yaratır ve düzen değişir. Bu işlem üzerinde kontrolümüz yoktur. Dale Carnegie, Söz Söyleme ve Kendine Güvenme kitabında şöyle der "Biz bu dünyada dört şeyle değerlendirilir ve sınıflandırılırız Ne yaptığımız, nasıl göründüğümüz, neyi nasıl söylediğimiz." "Nasıl söyleyeceğinizi" çalışarak geliştirebilirsiniz. Gırtlak kasları çalışarak güçlendirilebilir ve ayarlanabilir. Ses Kontrolü Sesimizi kontrol etmeyi çok küçük yaşta öğreniriz. Yeni doğmuş bebekler binlerce değişik ses çıkartabilir. Fakat altı aylıktan itibaren bu sesler genellikle ana dillerinin sesleriyle sınırlanır. İngilizce de tahminen her biri üç saniye süren 50 ses vardır. Bu sesler soluk, fonasyon, rezonans ve telaffuzun birleşmesiyle oluşur. Normal soluk, üç ila beş saniyede bir nefes alıp verilmesidir. Konuşmaya niyetlendiğimiz zaman daha çabuk soluk alır, sonra kontrollü bir şekilde soluk veririz. Nefesli sazlardan birini çalanlar , iyi bir nefes kontrolünde diyaframın önemini bilirler. Diyafram, göğüs boşluğu ile mide arasında bulunan bir kastır. Genişlediğinde göğüs boşluğunda havaya daha fazla yer açılır. Daraldığında havayı dışarı çıkmaya zorlar. Ses çıkarma fonasyon için hava, nefes borusu ve gırtlaktan geçirilir. Adem elmasının olduğu yerde bulunan bir çift ses teli. sesi oluşturur. Bu ses telleri dışarı atılan hava ile titreşir. İnanılmaz karışıklıktaki bir takım kaslar , ses tellerinin uzunluğunu, kütlesini, esnekliğini ve sertliğini değiştirerek sesteki tını ve yükseklik farklılıklarını yaratır. Titreşen hava, rezonans yaratmak için burun kanalından, boğaza ve ağız boşluğuna geçer. Bu bir stereo sistemdeki hoparlör kutusunun görevini yapar. Burun kanalları ve ağız boşlukları değişik büyüklükte ve biçimdedir. Bu boşlukların ve geçitlerin büyüklük ve biçimleri sesi değiştirmek için ayarlanabilir. Konuşma sürecindeki son adım telaffuzdur. Ses için dilimizi, dişlerimizi, dudaklarımızı uygun şekilde biçimlendirerek telaffuz ederiz. Sesin Nitelikleri Sesin ilk niteliği tonudur. Her ses belli bir tonda çıkar. Ses tonlarımız değişik tip cümlelere göre değişir. Düz cümlelerin başı düşük, soru cümlelerinin sonu düşük ses tonuyla biter. Sesimizin tonları dar veya geniş iniş-çıkışlı olabilir. Ses yüksekliği, sesin ikinci niteliğidir. Sözcüklere anlam kazandırmak için ses yüksekliğini değiştirmek anlamı kontrol etmek açısından çok yararlıdır. Bu da diyaframı doğru kullanmakla olur. Yüksek ses çıkarmak için ses tellerinizden fazla miktarda hava geçirmek zorunda değilsiniz. Bu, özel sırlarını balona doldurmaya çalışan biri gibi, sizi nefes nefese bırakır. Havayı ciğerlerinizden dışarı diyaframınızla itmelisiniz. Yüksek sesle konuşurken ağzınızı elinizle hafifçe kapatın eğer sesiniz tamamen kesiliyorsa soluğunuzun yetmediği anlaşılır. Sesiniz kısmen kesiliyorsa, diyaframınızı kullanış şekliniz doğrudur, bir başka deneyse, ağzınızdan birkaç santim uzaktaki bir kibriti söndürmeden yüksek sesle konuşmaktır. Sesin yüksekliği gırtlakla sağlanabilir. Bu yöntemi geliştirirseniz, daha yüksek tonda, uzun süreli bir konuşma yapmak için hazırlıklı sayılırsınız. Üçüncü ses niteliği rezonanstır, bu olmadan ses genizden gelir. Rezonans kanallarınız üşütme veya iltihaplanmayla tıkanabilir. En son ses niteliği ise tempodur. Hızlı veya yavaş, akıcı veya aksak konuşabilirsiniz. Ses Tonu, Şiddeti ve Konuşmanın Akıcılığı Ses tonunun kullanılma biçimi, sözlü ilişkinin hayati bir parçasıdır. Tek heceli bir kelime, örneğin "git" kelimesi, söyleniş biçimine bağlı olarak pek çok anlama gelebilir. "£it" vardır, "seni bir daha görmek istemiyorum” anlamına gelen; "git" vardır, "kal, hiç gitme" anlamına gelen. İnsanlar arası ilişkilerde yaşanan en küçük gerginlik, kendini önce ses tonunda ortaya koyar. Büyük çoğunlukla gündelik ilişkilerde canlı, neşeli, enerjik bir ses tonu, insanlar üzerinde olumlu etki bırakır. Ancak ortada bir gerginlik ve sorun varsa ses tonunun yumuşak ve sakin olması çatışmayı önler ve işbirliğini kolaylaştırır. Monoton, dinleyende bıkkınlık yaratan, kolayca dikkatin dağılmasına sebep olan bir konuşma üslubuyla kişi ortaya ne kadar orijinal fikirler koysa da ikna edici olmakta güçlük çekecektir. Sert ve kesin konuşma biçimi, çoğunlukla dinleyenlerde savunuculuğa sebep olur ve rahatsızlık doğurur. Ayrıca sesine özür diler gibi bir ton veren kişilerin, istekleri karşısındakiler tarafından kolayca geri çevrilir veya söyledikleri önemsiz olarak görülür. Bedenin Bölümleri Baş ve Baş Hareketleri Üç temel baş pozisyonu vardır. Birincisinde baş yukarıda olup duydukları konusunda nötr bir tavra sahip birisinin pozisyonudur. Baş genellikle hareketsiz olup ara sıra ufak eğilme hareketleri yapabilir. Bu konumda eli yanağa götürme değerlendirme hareketleri sık kullanılır. Kafa bir yana doğru eğildiğinde ki bu ilgilenmiş baş pozisyonudur kişinin ilgilenmeye başladığı anlamına gelir. Hayvanlar kadar insanların da bir şeyle ilgilenmeye başladıklarında başlarını yana eğdiklerini ilk fark edenlerden biri Charles Darwin'di. Bir satış sunuşu veya bir konuşma yapıyorsanız dinleyicilerinizin bu hareketi yapıp yapmadıklarına bakın. Başlarını yana eğip eli çeneye götürme değerlendirme hareketlerini yaparak öne eğildiklerini görürseniz onlara ulaşabiliyorsunuz demektir. Kadınlar bu baş hareketini çekici bir erkekle ilgilendiklerini göstermek için kullanırlar. Birileri sizinle konuşurken onların size karşı sıcak duygular beslemelerini sağlamanız için kafa yana eğik pozisyonunu kullanarak ara sıra başınızı öne eğmeniz yeterlidir. Baş aşağıya eğikken tavrın olumsuz hatta yargılayıcı olduğunu gösterir. Eleştirel değerlendirme hareket gruplarında genellikle baş aşağıya eğiktir ve karşınızdakinin başını kaldırmasını veya yana eğmesini sağlayamazsanız bir iletişim sorunuyla karşı karşıya kalabilirsiniz. Topluluk önünde onaylamayan pozisyonla konuşan birisi olarak sık sık tamamı kafası aşağıya eğik ve kolları göğsünde kavuşturulmuş kişilerden oluşan dinleyici gruplarıyla karşılaşabilirsiniz. Profesyonel konuşmacılar ve eğitmenler genellikle konuşmalarına başlamadan önce dinleyici katılımı gerektiren bir şeyler yaparlar. Bunun amacı dinleyicilerin başlarını yukarıya kaldırmalarını ve katılmalarını sağlamaktır. Konuşmacının hilesi başarılı olursa dinleyicilerin bir sonraki baş pozisyonu yana eğik olacaktır. Bakışlar Tarih boyunca göz ve insan davranışı üzerindeki etkileriyle uğraştık durduk. "Hepimiz gözleriyle onu parçaladı , Kocaman bebek gözleri var , Gözlerini kaçırıp duruyor Çok davetkar gözleri var , Gözünde öyle bir pırıltı vardı ya da Bana en kötü bakışıyla baktı" gibi ifadeler kullanmışızdır. Bu gibi ifadeleri kullandığımızda farkında olmadan kişinin gözbebeklerinin büyüklüğünden ve bakışla ilgili davranışlarından bahsederiz. Belli ışık durumlarında, kişinin ruh hali ve tavrı olumludan olumsuza veya olumsuzdan olumluya geçerken gözbebekleri küçülür veya büyür. Heyecanlanan birisinin gözbebekleri normal büyüklüklerinin dört katına çıkabilir. Tam tersine, kızgın, olumsuz bir ruh hali gözbebeklerinin minik boncuk gözler ya da yılan gözleri olarak bilinen şekilde küçülmesine yol açar. Flört sırasında gözler oldukça fazla kullanılır. Bir kadın bir erkeği severse ona bakarken gözbebeklerini büyütecek ve erkek de farkında olmadan bu bilgiyi doğru yorumlayacaktır. Bu nedenle romantik buluşmalar gözbebeklerinin büyümesine neden olan loş yerlerde gerçekleşir. Bebekler ve çocukların gözbebekleri yetişkinlerinkinden daha büyüktür. Yetişkinlerin yanındayken onlara olabildiğince çekici görünerek sürekli olarak dikkatlerini çekme çabasıyla gözbebekleri sürekli olarak büyür. Bakışlarla İlgili Davranışlar İletişim için gerçek bir temel, ancak karşınızdakiyle göz göze geldiğinizde atılabilir. Bazı insanlarla konuşurken kendimizi çok rahat hissederken başkalarıyla rahatsız olur hatta bazılarını da güvenilmez buluruz. Bu aslında bize baktıkları veya konuşurken bakışlarımıza karşılık verdikleri süreyle ilişkilidir. Birisi dürüst değilse veya bir şeyler gizliyorsa bakışları bizimkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az oranda karşılaşacaktır. Bakışlarınız karşınızdakinin bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha uzun süreyle karşılaşıyorsa bunun anlamı şunlardan biridir birincisi sizi çok ilginç veya çekici buluyordur; ikincisi de size karşı saldırgan bir tavrı vardır ve gözbebekleri de büzüşüyorsa sözel olmayan bir meydan okumada bulunuyor olabilir. Başka deyişle başka birisiyle iyi bir ilişki kurmak için toplam zamanın yüzde 60-70 inde onunla göz göze gelmeniz gerekir. Bu onun sizden hoşlanmasını da sağlayacaktır. Bu nedenle bakışları sizinkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az süreyle karşılaşan çekingen ve utangaç birine pek güven duymamanız çok normaldir. Görüşmeler sırasında karşınızdakilerin kendilerini süzdüğünüz hissine kapılmamaları için koyu renk gözlük takmaktan kaçınmalısınız. Vücut dili ve hareketlerin çoğu gibi bir insanın başka birisine bakış süresi de kültüre bağlı bir şeydir. Güney Avrupalıların başkalarına rahatsız edici gelebilecek yüksek bir bakış sıklığı varken Japonlar da konuşurken karşıdakinin yüzü yerine boynuna bakarlar. Bakışın süresi kadar bakışınızı karşınızdakinin yüzünün hangi coğrafi bölgesine yönlendirdiğiniz de önemlidir. Bu da bir görüşmenin sonucunu etkileyebilir. Bu işaretler sözel olmayan şekillerle iletilir ve alınır ve alıcı tarafından da doğru şekilde yorumlanır. El, Parmak, Avuç, Kol ve Hareketleri Eller Ve Parmaklar Eller insanın kendini ifadesinde en duyarlı ve etkili organlarıdır. İnsanın elinin becerisinin gelişmesi, beynin biyolojik gelişimine paraleldir. İnsan beyninin düşünüp hayal ettiğini, eller gerçekleştirir. Ellerin tecrübeleri beyne yeni düşünce ufukları açmıştır. İnsanın işaretparmağı ve başparmağının evrimi, bilim ve tekniğin bugüne kadar geliştiremediği olağanüstü duyarlıkta hareketli bir organın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bir çocuğun parmağının ucunda bir santimetre karede sinir hücresi sonlanmaktadır. Bu inanılmaz kapasite ile insan, parmakları arasındaki bir saç kılını veya bir toz zerresini algılayabilir. İnsan kor halindeki demiri elindeki çekiçle döverek, ona uygun sertliği verebildiği gibi; piyanonun tuşlarında veya kemanın tellerinde bir saniyede on iki notayı, gerekli dinamizm, ritim ve duyguyla çalabilir. İnsan eli sadece kendisine verilen araçları biçimlendirmez. Parmak, el ve kol eklemleri aracılığıyla boşluk içinde uzanabilir, düz ve eğimli çizgiler, köşeler. daire ve yuvarlak hareketler yapabilir; tutar, temas eder, kavrar, okşar, çarpar, iter, çevirir, vurur, parçalar. Elin önemi sadece son derece duyarlı hareket ve hissetme becerisine sahip olmasından değil, aynı zamanda el ve beyin arasındaki karşılıklı bağlantıların zenginliğinden kaynaklanmaktadır. İnsan beyninde başparmak ve işaretparmağını kontrol eden hücrelerin kapladığı alan, baş ve bütün duyu organlarının kapladığı alana eşit, ayağın kapladığı alandan da on kat fazladır. İnsan bir şeyi almak veya vermek, bir şeyi tutmak veya yakalamak istediği zaman elleri bedeninden uzaklaşır. Böyle bir işlem sırasında, kişinin bedeni, ellerin ve kolların koruyuculuğunun sağladığı güvene ihtiyaç duyar. Aksi takdirde el ve kolların bedeni örtme imkanından yararlanmak için, kollar bedenden fazla uzaklaştırılmaz. Kolların hareketi özel bir önem taşır. Bu hareket göğsü öne çıkartan, insanı harekete geçiren aktif bir duygusal enerjiyi yansıtır. Duygusal açıdan açık insanlar karşılarındaki kişilerden kendilerine yansıyan duygu ve düşünceleri kabul etmeye hazır olarak, doğal bir kendine güven içinde kollarını bedenlerinden açarak hareket ettirirler. Küçük El Hareketleri İle Anlattıklarımız Okşayan bir el, yumuşak hareketlerle cismin şeklini, yüzeyini ve sıcaklığını algılamaya çalışır ve böylece kişiyle cisim arasında bir yaşantı doğar. Temas ederek hissetmek yoluyla kazanılmış olan duygu, entellektüel bilgi yoluyla elde edilenden çok farklıdır. Bir tavşan postuna gözle bakmak, mikroskop altında incelemek ve elle okşamanın doğurduğu izlenimler bütünüyle farklıdır. Temasın yarattığı farklılığı hepimiz biliriz, ancak çoğunlukla bundan uzak dururuz. fakat çok kere küçük bir temas insanın içinde bir özlem doğurur ve teması tekrarlama isteğini ortaya çıkarır. Benzer şekilde kişi kendisinde duygusal yük doğuran bir konuda konuştuğu zaman, duyarlılığı, parmakları ve avuç içi ile adeta kelime yüzeylerine daha farklı bir anlam vermek istemesinde ortaya çıkar. Böylece insanın sinir uçları uyarılarak, kelimelerin, dolayısıyla da konuşmanın anlamı artar. Bir eşyanın veya durumun ellerle anlatılması, kaynağını çok eskilerden alır. İnsanların kendilerini kelime ve çizgiyle ifade edemedikleri dönemde, tek iletişim araçları el işaretleriydi. Geçmişte el işaretleriyle cisimler, izlenimler, duygular ve düşünceler anlatılmıştır. Ancak insanın dil becerisinin ileri düzeyde geliştiği günümüzde el işaretleri, hala ifadeyi tamamlayıcı ve anlamı pekiştirici etkilere sahiptir. Hatta, bazen kişi karşısındakinin anlatmak istediğini bir tek el işaretinden bütünüyle anlayabilir. Örneğin güzel bir kadını tarif etmek için avuç içlerinin yukarıdan aşağı orta noktada daralarak hareket etmesi; bir konudaki tartışmayı bitirmek için elin yatay bir şekilde hareket etmesi; kişinin acıktığını anlatmak için elini midesine vurması veya parmaklarını toplayarak elini ağzına götürmesi yeterlidir. Elleri Ovuşturmak Ellerini ovuşturmak insanların olumlu beklentilerini ilettikleri sözel olmayan yollardan biridir. Zar atan kazanma umudunu göstermek için zarı ellerinin arasında ovuşturur, tören düzenleyici ellerini ovuşturarak izleyicilere "bir sonraki konuşmacıyı dinlemeyi uzun süredir istiyorduk" der ve heyecanla pazarlamacı satış müdürünün odasına dalar ve ellerini ovuşturarak "büyük bir sipariş aldık, patron!" der. Ancak, akşamın sonunda ellerini ovuşturarak masanıza gelen ve "başka bir arzunuz var mı?" diye soran garson, sözel olmayan yollarla size bahşiş beklediğini bildirmektedir. Kişinin ellerini ovuşturma hızı beklenen olumlu sonuçların kimin yararına olacağını düşündüğünü gösterir. Örneğin, bir ev almak istediğinizi ve emlakçıya gittiğinizi varsayalım. Nasıl bir ev istediğinizi dinledikten sonra emlakçı ellerini hızlı hızlı ovuşturarak "Tam size göre bir yerim var!" der. Emlakçı sonucun sizin için olumlu olmasını beklediğini göstermiştir. Ama eğer ellerini yavaş yavaş ovuşturarak sizin için ideal evi bildiğini söyleseydi kendinizi nasıl hissederdiniz? Bu durumda büyük olasılıkla üçkağıtçı veya çıkarcı birisi gibi görünecek ve sonuçların sizden çok onun iyiliğine olacağı hissine kapılacaktınız. Pazarlamacılara müşterilerine ürün veya hizmet tanıtımı yaparken ellerini ovuşturacak olurlarsa alıcının savunmaya geçmemesi için hareketi hızlı hızlı yapmaları söylenir. Öte yandan alıcı ellerini ovuşturarak pazarlamacıya Neleriniz var bir bakalım? derse bu alıcının iyi bir şey görmeyi umduğu ve satın alma olasılığının yüksek olduğu anlamına gelir. Kenetlenmiş Eller Bu hareketi kullanan kişiler genellikle gülümseyip mutlu göründüklerinden başlangıçta bir güven hareketi gibi görünür. Başka bir araştırma kenetlenmiş ellerin kişinin olumsuz bir yaklaşımı dizginlemeye çalıştığını gösteren bir hayal kırıklığı hareketi olduğunu göstermektedir. Avuç Ve Hareketleri Açık avuçlar dürüstlük anlamına gelebilir. Tarih boyunca açık avuç gerçek, dürüstlük, sadakat ve teslimiyetle bağdaştırılmıştır. Pek çok yemin el kalbin üzerindeyken edilirken mahkemelerde tanıklık ederken avuç havada tutulur. İncil sol elde tutulurken sağ avuç da mahkeme üyelerinin görebileceği şekilde yukarıda tutulur. Gündelik karşılaşmalarda insanlar iki temel avuç konumunu kullanırlar. Birincisinde avuç yukarı dönüktür ve yiyecek veya para dilenen dilencinin tipik hareketidir. İkinci harekette ise avuç sanki bir şeyi tutuyor veya kısıtlıyormuşçasına aşağıya dönüktür. Birinin açık ve dürüst olup olmadığını anlamanın en anlamlı yollarından biri avuç hareketlerine bakmaktır. Nasıl bir köpek teslimiyet veya yenilgiyi belirtmek için boynunu gösterirse insanlar da hayvanlar gibi aynı tavır veya duyguyu belirtmek için avuçlarını kullanır. Örneğin, insanlar istediklerinde her iki avuçlarını da karşılarındaki insana açık tutarak "Sana karşı tamamen dürüst olacağım" gibi bir şeyler söylerler. Birisi açılmaya veya gerçeği söylemeye başladığında avuçlarının tamamını veya bir kısmını karşısındakine açmaya başlar. Vücut dilinin çoğu öğeleri gibi bu da tamamen bilinçsiz olarak yapılan ve sizde karşıdakinin doğruyu söylediği hissini uyandıran bir harekettir. Bir çocuk yalan söylediğinde veya bir şeyi gizlediğinde avuçlarını arkasına saklar. Benzer şekilde arkadaşlarıyla dışarıda bir gece geçirdikten sonra nerede olduğunu söylemek istemeyen bir erkek de nerede olduğunu açıklamaya çalışırken avuçlarını ya ceplerine saklayacak ya da kollarını kavuşturacaktır. Böylece gizlediği avuçlarından karısı doğruyu söylemediği hissine kapılır. Müşteri satılan malı neden alamayacağını anlatırken onun avuçlarına bakmaları öğretilir. Gerçek nedenler sadece avuçlar açıktayken söylenir. Avuçlarınız açık olarak yalan söylerseniz dürüstlükle ilgili hareketlerin çoğu eksik olacağından ve yalanla ilgili olumsuz hareketleri de açık avuçlarla çelişkili biçimde yapacağınızdan samimi olmadığınız anlaşılabilir. Ancak başkalarıyla iletişim kurarken açık avuç hareketlerini kullanarak kendinizi daha inandırıcı kılmanız mümkündür. Buna karşılık açık avuç hareketleri alışkanlık halini aldıkça doğruyu söylememe eğilimi de azalır. İlginçtir ki çoğu insan avuçları açıkken yalan söylemekte zorlanırlar ve avuç işaretlerini kullanmak başkalarının vereceği yanlış bilgilerin azalmasını sağlayabilir. Bu ayrıca size karşı daha açık davranmalarını da teşvik eder. Avuç Gücü En az fark edilen ama en güçlü sözel olmayan işaretlerden bir tanesini avucumuzla yaparız. Doğru kullanıldığında avuç gücü kullanıcıya bir otorite ve diğerlerinin üzerinde sessiz bir iktidar sağlar. Üç tane temel avuçla kumanda hareketi vardır avuç yukarıya bakıyor, avuç aşağı bakıyor ve avuç kapalı parmak ilerde konumu. Üç konumun farklarını şu örnekle gösterebiliriz birisinden bir kutuyu kaldırıp aynı odadaki başka bir yere taşımasını istediğinizi varsayalım. Aynı ses tonu, aynı sözcükler ve aynı yüz ifadesini kullandığınızı ama sadece avuç konumunuzu değiştirdiğinizi varsayalım. Avucun yukarı bakması sokaktaki dilencinin dilenme hareketini andıran şekilde edilgin ve tehdit etmeyen bir harekettir. Kutuyu taşıması istenen kişi bu isteğin baskısını hissetmeyecek ve normal ast üst ilişkisinde bu talebin kendisini tehdit ettiğini düşünmeyecektir. Avuç aşağı doğru çevrildiğinde anında daha otoriter olursunuz. İstekte bulunduğunuz kişi kutuyu kaldırması için bir emir verdiğiniz hissine kapılır ve onunla ilişkinize bağlı olarak size tepki duyabilir. Örneğin, istekte bulunduğunuz kişi sizinle eşit statüde bulunan bir iş arkadaşımızsa avucunuz aşağıya bakarak yaptığımız isteği reddedebilir ve isteğinizi avucunuz yukarı bakarak belirttiğinizde gerçekleştirmesi daha olasıdır. İstekte bulunduğunuz kişi astımızsa kullanmak için yeterli otoriteye sahip olduğunuzdan avucun aşağı baktığı hareketiniz kabul edilebilir. İleriye uzatılan parmak özellikle konuşma temposuna göre hareket ettirildiğinde bir konuşmacının konuşurken kullanabileceği en rahatsız edici hareketlerden biridir. Kol ve Kol Kavuşturma Bir canlının kendisini güvende hissetmediği zaman bir cismin arkasına saklanması doğal bir korunma davranışıdır. İnsan yavrusu da hayatının ilk yıllarından başlayarak masaların, sandalyelerin, dolapların altına ve arkasına saklanır. İnsan büyüdükçe kendisini tehdit eden durumları yaşadığında, saklanma davranışı biraz daha incelik kazanır ve altı yaş dolaylarında çocuk, cisimlerin arkasına saklanmak yerine kollarını kavuşturarak kendisine koruyucu bir engel oluşturur ve bu engelin arkasına gizlenir. Bu davranışı yaşamın daha ileri dönemlerinde, örneğin gençlik döneminde bacak bacak üstüne atmayla oluşturulan engel izler. Kişisel olarak bu davranışı kendi çocuklarımızda çok açık olarak gözlediğimizi söyleyebiliriz. Yedi yaşından itibaren çocuğunuzun kollarını kavuşturup, bedenini geriye çekip, başını öne eğerek durduğunda, daima kendisini zorlayan veya tehdit eden bir durumun varlığını fark etmişizdir. Gerçekten de bu davranış gençlik ve yetişkinlik döneminde de, daha sonraki yıllarda da bir hayat boyu devam eden olumsuz, savunmaya yönelik bir tavırdır ve kişinin kendisini tehdit altında hissetmesinin en açık işaretidir. Birçok kimse kollarını alışkanlıktan kavuşturduklarını veya kendilerini böyle daha rahat hissettiklerini söylerler. Bu noktada yine psikolojinin altın kuralını hatırlamakta yarar vardır. Dışarıya yansıyan davranış insanın iç dünyasına yansır ve insan nasıl davranıyorsa, kendisini öyle hisseder. Yapılan bir araştırma konuya açıklık ve derinlik getirmektedir. Orta eğitimin bir sınıfındaki öğrencilere belirli bir dersi izlerken her zamanki gibi rahat ve gevşek oturmaları, kollarını kavuşturmayıp, ayak ayak üstüne atmamaları söylenmiş; bir başka sınıftaki öğrencilere de aynı dersi izlerken kollarını kavuşturmaları ve ayak ayak üstüne atmaları talimatı verilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, kollarını kavuşturan grubun öğrenme ve hatırlama miktarının %38 daha düşük olduğu, öğretmene ve öğretilen konuya karşı çok daha fazla eleştirici oldukları görülmüştür. Bu araştırmanın ortaya koyduğu bir başka bulgu da, kollarını kavuşturan bir dinleyicinin, konuşmacıya karşı sadece olumsuz bir duygu içinde olmakla kalmayıp, söylenenlere de daha az dikkat ettiğidir. Kollarını alışkanlıktan veya rahat ettikleri için kavuşturduklarını söyleyenler, gerçekte korunmaya yönelik ve savunucu bir duyguya sahip oldukları için kendilerini iyi hissetmektedirler. Ayrıca iletişim "kişiye" değil, "kişiyle" yapılan bir etkinlik olduğu için, bizim niyetimizin değil, dinleyicide uyanan izlenimin daha büyük değer taşıdığı unutulmamalıdır. Dinleyicilerin bu duruşu olumsuz bir tavrı olarak algıladıkları araştırmalarla ortaya konmuştur. İnsan dinlediği ile aynı fikirde değilse kollarını kavuşturur. Bu, çok sayıda dinleyicinin bulunduğu konferanslar için geçerli olduğu gibi yüz yüze kurulan ikili ilişkiler için de geçerlidir. İnsan diliyle çok kolay, bedeniyle çok zor yalan söyler. Bu sebeple karşınızdaki kişi veya kişilerin kolları kavuşmuş durumdaysa, bunu açmak için bir şeyler yapmanız gerekmektedir. Bu amaçla kişinin eline bir şey vermek, soru sormak, görüşünü açıklamasına imkan sağlamak yararlı olur. Unutmamak gerekir ki, savunucu ve olumsuz davranış devam ettikçe, olumsuz tavır da devam eder. Ayrıca olumsuz tavır, olumsuz jesti daha da güçlendirir. İnsanlar kollarını çoğunlukla istenmeyen bir durumdan kaçınmak ve kendilerini korumak için kavuştururlar. Bu davranış en sık insanın kendisini yabancıların arasında güvensiz hissettiği asansörlerde, kafelerde, kuyruklarda, parti veya geniş sosyal toplantılarda görülür. Kolların kavuşturulmasından daha olumsuz bir jest, yumrukların sıkılarak veya pazıların sıkı kavranarak kolların kavuşturulmasıdır. Bu jestler sadece kişinin durumdan hoşnutsuzluğunu göstermekle kalmaz, aynı zamanda artmış olan iç gerginliğin saldırganlığa dönüşmeye hazır olduğunu haber verir. Bu jestleri, sözlü kişinin sosyal statüsü elveriyorsa veya bedensel bir saldırganlığın izlemesi doğaldır. Bu durumdaki kişi, kullandığı jestle vereceği tepkinin uygunluğundan emin olmadığı için, kendisini kontrol etmek ve tepkisini engellemek için çaba harcamaktadır. Ayak, Bacak ve Hareketleri Ayak Kavuşturmak Kolları kavuşturmak için geçerli olan özellikler büyük ölçüde ayakları kavuşturmak için de geçerlidir. Eğer bu oturma biçimine oturulan sandalyenin kollarına veya kendi dizlerimize sıkı sıkı sarılmak eşlik ediyorsa olumsuz duygu, düşünce ve tavırlarımızın, korku veya endişelerimizin gizlenmeye çalışıldığını düşünmek yerinde olur. Unutmamak gerekir ki, bir amaca hizmet etmeyen kişinin kendi bedenine olan teması, artmış olan iç gerginliğin işaretidir. Bacak bacak üstüne atma veya ayak kavuşturma kişilerin iç dünyalarında yaşadıkları gerginlikten kaynaklanıyor; olumsuz duygu ve düşüncelerin korku ve endişelerin ortaya çıkmasını engellemek için kullanılıyorsa, bunları önlemek önemli ölçüde mümkündür. Gerginlik ve huzursuzluk bedenimize yansıdığına göre bu duygu ve düşüncemize yol açan konuya bilinçli bir biçimde yönelmemizde yarar vardır. Bedenimizin dilini tanımamız, zihnimize ve duygumuza önem vermemize ve onunla ilgilenmemize yardımcı olur. Eğer karşımızdaki kişi bu özelliklere dönük bir beden diline sahipse o kişiyi rahatlatacak yaklaşımlar yapılabilir. insanlarla iyi ilişki içinde olmanın temel kuralı, onlara önem verildiğini hissettirmektir. Kişiye adıyla hitap etmek, yumuşak ve sıcak bir sesle konuşmak, dostça davranmak, kişisel ve açık uçlu sorular sormak, anlattıklarına ilgi gösterip aynı konuda yeni sorular sormak, savunucu jestler içinde olan kişiyi rahatlatır kendisini güvende hissetmesini ve açılmasını sağlar. Bacak Bacak Üstüne Atmak Bacak bacak üstüne atma biçimi çok sayıda anlam taşır ve kişinin iç dünyasıyla ilgili çok değerli ipuçları yansıtır. Ayrıca bacak bacak üstüne atmak, kalça ve bacak kaslarına değişik hareketler sağladığı için uzun süre yorulmadan oturmaya imkan verir. Bu yönüyle de bacak bacak üstüne atmak amaçlı bir harekettir. İnsanlar, ağlamak gibi bazı davranışlarıyla birlikte doğarlar. Bu davranışlar sosyal çevre tarafından büyük ölçüde yönlendirilir. Çocukluktaki sesli ağlama yetişkinlikte yerini sessiz gözyaşlarına veya bastırılmış hıçkırıklara terk eder. İnsanlar ağlamak gibi doğuştan getirdikleri davranışların yanı sıra bacak bacak üstüne atmak gibi bazı davranışları da keşfederek sonradan kazanırlar. Keşfedilen ikincil davranışlar da farkında olmadan sosyal modaların izinden giderek büyük ölçüde değişikliklere uğrarlar. Bacak bacak üstüne atmak modanın değiştirdiği keşfedilmiş davranışlardan biridir. Çocuk bacak bacak üstüne atarak oturmanın hoşuna giden rahat bir beden duruşu sağladığını düşünür. Kısa bir süre sonra çocuğun içinde yaşadığı çevrenin yazılı olmayan kuralları bu oturma biçimini köklü bir şekilde etkiler. Çocuklar büyüdükçe, hiçbir şekilde farkına varmadan, içinde bulundukları yaş grubu, sosyal sınıf ve aynı cinsiyetten olan arkadaşları gibi bacak bacak üstüne atmaya beşlerler. Geçen yüzyılda İngiltere de Victoria Döneminde iyi yetişmiş bir genç kız ve kadın hiçbir şekilde bacak bacak üstüne atmazdı. Bugün de bu eğitimin izlerini Kraliyet ailesinde görmek mümkündür. Kraliçe Elizabeth bacak bacak üstüne atmak yerine, ancak ayaklarını bileklerinden kavuşturur. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında sosyal davranışlarda meydana gelen büyük değişiklikler karşısında, kadınların bacak bacak üstüne atmalarını ayıplamak mümkün değildir. Ancak yine de bacak bacak üstüne attığı zaman oluşturacağı görüntü birçok kadın için kaygı kaynağıdır. Dizleri hizasında veya daha kısa etek giyen bazı kadınlar sürekli eteklerini çekiştirerek bu kaygıyı dışarıya yansıtırlar. Bir topluluk içinde bacak bacak üstüne atarak bacaklarını ortaya koyan bir kadının tutumu, çevredeki erkekler tarafından “davet edici" olarak yorumlanabilir. Bacak bacak üstüne atma davranışı, kavuşturulmuş kollar kadar olumsuz duyguları yansıtan bir özellik taşımaz. Ancak bu davranışın da dikkatle değerlendirilmesi özellikle üçlü ve dörtlü ilişkilerde büyük önem taşır. Bacak bacak üstüne atmak olumsuz ve savunucu bir tutumun ve artmış olan iç gerginliğin işareti olabileceği gibi, karşılıklı ilişkideki incelik ve zarafeti de yansıtabilir. Bu jest Batı kültürünün etkisi altında kalarak yetişen insanların geleneksel oturma biçimi olarak da tanımlanabilir. Bu oturma biçimini tek başına olumsuz bir işaret olarak değerlendirmek hatalı olur. Çünkü uzun süre bir toplantıyı izlemek veya ders dinlemek gibi sebeplerle çok rahat olmayan bir sandalyede oturmak zorunda kalanlar da zaman zaman bu oturma biçimlerini kullanırlar. Bu oturma biçimine kolların kavuşturulması eklendiği takdirde, kişinin hoşnutsuzluğunun bir ifadesi olarak değerlendirilir. Bu durumda oturan birine, özellikle "evet" veya "hcyır" diye cevaplandırabileceği sorular sormamak daha yerinde olur. Çünkü bu şekilde oturan kişiden olumsuz cevap alma ihtimali çok yüksektir. "Dört" Durumu Bu şekilde bacak bacak üstüne atmak tartışmaya veya rekabete dönük bir durumun varlığının işaretidir ve kaynağını Amerikan kültüründen almaktadır. Sadece bu oturma biçimine bakarak bir yorum yapmak zordur. Ancak bu oturma biçimi yukarıdaki ayağın bir veya iki el ile tutulması biçimindeyse, bu şekilde oturan kişinin fikirlerini değiştirmeye niyeti olmayan katı ve inatçı bir insan olduğunu düşünmek hatalı olmaz. Oturma Düzenleri Oturmak için seçilen yer ve oturan kişiler arasındaki mesafe sözsüz bilgilerle dolu olan çok değerli işaretler verir. Hemen herkes bir restorana girdiği zaman sırtını duvara verebileceği bir masaya oturmak ister. Ortalarda bir masaya oturmak zorunda kalan bazı kişilerin restoranı terk ettikleri görülmüştür. Bunun sebebi, insanın mağara devrinde yaşayan atalarından aldığı mirastır. Kendini güven altına alma ihtiyacı, savunmasız olan sırtını tehlikeye dönmeyerek, ortaya çıkar .Yapılan araştırmalar, restoran, bar, kafe gibi yerlerde sırtını hareket eden bir topluluğa dönerek oturanların solunumlarının sıklaştığım, kalp vurum sayılarının arttığını kan basınçlarının yükseldiğini ortaya koymuştur. Eğer kişinin arkasında sokak veya bahçeye açılan cam veya kapı varsa, kişinin duyduğu rahatsızlık ve gerginlik artmaktadır. Bu durum tıpkı gürültülü bir yerde uyuyan insanın durumuna benzemektedir. Kişi uyuduğu için gürültüyü algılamadığını söylese bile, otonom irade dışı ve kendi kendine çalışan sinir sistemi ile gürültüye tepki vermektedir. Bunun sonucu olarak da uykusu derinleşemediği için saat olarak yeterli miktarda uyusa bile, yorgun uyanmaktadır. Benzer şekilde masada sırtı kapı, cam veya hareket eden bir topluluğa dönük oturan kişi de sebebini bilmediği bir gerginlik yaşamaktadır. Bu bilginin, önemli kararların verileceği yemekli toplantılar sırasında büyük bir değeri vardır. Böyle yemekli bir toplantının düzenlenmesi durumunda, ev sahibinin masanın konumu ve konukların oturma düzeni konusuyla verilen bilgiler doğrultusunda ilgilenmesi, işi rastlantıya veya şef garsonun kontrolüne bırakmaması yerinde olur. Oturma Sırasında Bacak ve Ayakların Kullanılışı Oturma sırasında ayaklar ve bacaklar yük altında olmadıkları için doğrudan herhangi bir görevleri yoktur. Bu sebeple oturan bir insanın ayak ve bacaklarının kullanılış biçimi birçok anlam taşır. Bacaklar diz kapağından kırılarak geri çekilir ve ayaklar sandalyenin altında tutulursa bu, kişinin bulunduğu ortamdan çok hoşnut olmadığını; söylemesi gereken bazı şeyleri henüz söyleyemediğini veya söylemek istemediğini gösterir. Böyle oturan bir insanın iç gerginliği yüksektir ve kendini güvende hissetmediği için, bedenini mümkün olduğu kadar toplamakta ve geri çekmektedir. Ayağın sandalyenin kenarına takılarak veya bazen dolanarak oturulması daha yüksek bir iç gerginliğin yansımasıdır. Çoğunlukla bu durumda olan kişiler, görüşlerini değiştirmek istemeyen, kendilerini sıkışmış hisseden insanlardır. Bu sebeple sandalyeye dolanan ayakları kendilerine dayanak olur. Karşısındaki tarafından tehdit edilen kişi kendisini korumak amacıyla geriler ve sınırlarını daraltır. Gerileme davranışı kendisini hem bedenin bütününde, hem de ayaklarda ortaya koyar. Kişi ayaklarını oturduğu sandalyenin altına çeker. Bu görüntüye ilişkileri gergin olan sevgililerde ve gazete röportajlarında röportajcı tarafından sıkıştırılanlarda rastlanır. Ayakları birbirine dolayarak oturmak da aynı yönde yorumlanabilecek yüksek gerginliği ve hareketsizliği gösteren bir oturma biçimidir. Ayakların sandalyeden ileri uzatılması, bacakları açarak oturma kişinin kendisine olan güveninin, durumundan memnuniyetinin ve saklayacak bir şeyi olmadığının işaretidir. Ancak ayakların çok fazla ileri uzatılması ve kimi zaman öndeki sandalyeye veya tabure altlığına yaslanması kişinin kendi alanının sınırlarını genişletme, çevreye yayılma isteğini yansıtır ve saldırganca bir davranış olarak yorumlanır. Bulunduğu yerden memnun olmayan ve orayı terk etmeye hazırlanan birisi oturduğu yerde bunu ayak hareketleri ile ortaya koyar. Ayak tabanının yerden herhangi bir şekilde kesilmesi kişinin durumunda bir değişiklik yapmak istediğinin işaretidir. Herhangi bir tanıtma veya topluluk önünde yapılan konuşma sonrasında dinleyicinin bu durumu alması olumlu bir işarettir. Özellikle bu oturma biçimi çene tutmak şeklindeki karar jestinden sonra geliyorsa yapılan konuşmanın amacına ulaştığı söylenebilir. Kişinin bir ayağı önde ellerini dizlerine koyarak doğrulması bir konuşmayı, sohbeti veya beraberliği bitirme işaretidir. Benzer şekilde bir ayağı önde elleri sandalyenin veya koltuğun kenarında olan bir kişinin de bulunduğu duruma son vermek istediğini bilmek gerekir. Eğer bu durum bir konferans veya tanıtım sırasında yaşanıyorsa kendinizi sözünüzü tamamlamış hissediyor bile olsanız karşınızdaki kişinin söze katılmasını sağlayın. Katkıda bulunmak istediği veya sizinle aynı fikirde olmadığı noktaları açıklamasına imkan verin. En son anlatılan üç beden duruşunun ifade ettiği anlama duyarlı olmak ve sözlü bir karşı çıkışla karşılaşmadan gereken yönde adım atmak kontrolün sizin elinizde kalmasını sağlar. Oturma Sırasında Beden Duruşu Postür Ayakta duruş şeklinde olduğu gibi, bir insanın oturma biçimi sırasında bedeninin üst belden yukarı bölümünü kullanma biçimi, onun iç dünyası konusunda fikir verir. Dik bir oturuş, dik bir duruşta olduğu gibi, canlılık ve hayat enerjisi ifadesidir. Buna karşılık çökük bir oturuş çekingenliği ve kişinin azalmış hayat enerjisini gösterir. Bedenin yandaki kişiye eğilmesi tahmin edilebileceği gibi o kişiye duyulan bir ilginin işaretidir, Yanındaki veya karşısındaki kişiden aksi yöne eğilmek ise duygusal veya zihinsel olarak uzaklaşmayı ortaya koyar. İlginç olan zaman zaman sözler ile davranışların çelişmesidir. "Evet" diyen biri bazen geri çekilebilir , böylece adeta kendi kelimelerinden de uzaklaşmış olur. Unutmamak gerekir ki; gerçeği yansıtan bedenin verdiği işarettir. Televizyon programlarında özellikle açık oturumlarda veya politikacıların katıldıkları sohbet toplantılarında bu tür çelişkilere sık sık rastlamak mümkündür. Oturma Şekli Karşı Karşıya Oturmak Karşı karşıya oturmak genellikle rekabeti. ifade eder. İster bir fikir çerçevesinde, ister bir iş ilişkisinde olsun, karşı karşıya oturmak, tıpkı bir satranç maçında ya da iskambil oyununda olduğu gibi masadan bir galip bir de mağlup çıkacağını düşündürür. İletişim insanlara karşı yapılan bir eylem değil, insanlarla birlikte yürütülen bir eylemdir. Esas olan, bizim söylemek istediklerimiz ve niyetimiz değil, bunun kcrşnruzdckiler tarafından nasıl algılandığıdır. Bu sebeple karşılıklı oturmanın insanlarla uzlaşmayı zorlaştıran özelliğini her zaman akılda tutmak gerekir. Özellikle ziyaretlerini satış amacıyla yapanların, görüştükieri kişinin karşısına oturmalarının hatalı olduğu anlaşılmıştır. Muhatabını masasının karşısına oturtmak amirce bir tavırdır. Eğer verilecek bir emir, yapılacak bir uyarı varsa, bu oturma biçimi uyarı veya emrin şiddetini artırır. Çağdaş bir yöneticinin, iletişim için geçerli olan ilkenin, yönetim için de geçerli olduğunu unutmamasında yarar vardır. "Yönetim insanlara rağmen olmaz, insanlarla birlikte olur". Oturma Şekli Yan Yana Oturmak Bir arkadaşınıza işiyle veya çocuğunuza dersiyle ilgili yardım edeceğinizi düşünün. Nereye oturursunuz? Seçeceğiniz yer büyük bir ihtimalle onun yanındaki sandalye olacaktır. Yan yana oturan ve hafif birbirlerine dönük olan iki kişi, büyük bir ihtimalle bir probleme karşı ortak bir yaklaşım içindedirler. Benzer bir şekilde üç veya dört kişinin yan yana oturması, birbirlerine güven, dış dünyaya karşı ortak bir cephe oluşturmak anlamına gelir. Yan yana oturmak işbirliğini ve olumlu duyguları en üst düzeye çıkarttığı için, muhatabını ikna etmek isteyen bir kişinin masanın etrafından dolanarak yanına geçmek istemesinin ona avantaj sağlayacağı düşünülebilir. Bunu yapmak için uygun bir sebep varsa, böyle bir yaklaşım gerçekten yararlı olabilir. Örneğin, masada oturan kişinin incelediği belgeyle ilgili olarak ona bilgi vermek gibi bir sebep, böyle bir davranışın uygunsuz kaçmasını önler. Ancak masasının etrafından dolanarak oturan kişinin mahrem alanına girmenin her zaman riskli bir davranış olduğu unutulmamalıdır. Yan yana oturarak işbirliği ve olumlu duygular yaratacak oturma düzeni anne-baba ve çocukları, öğretmen ile öğrencisi, amir ile astı arasında kolaylıkla gerçekleştirilebilir ve olumlu sonuçlar verir. Ancak unutmamak gerekir ki, yaş veya statü olarak daha geride olan kişinin bu oturma biçimine doğrudan teşebbüs etmesi her zaman risk taşır. Yalan, Samimiyetsizlik, Şüphe ve Tereddüt "İnsan yalan söylerken ne yapar?" veya "Bir insanın yalan söylediğini nasıl anlayabilirim?" sorusu bu seminerler sırasında en çok sorulan sorulardan biridir. Sosyal hayatta birçok durumda, insan kendi gerçek duygularını gizlemek ister, ancak herhangi bir biçimde kendisini ele verir. Bir topluluk içinde kişi sinirli, gergin ve hatta korkuyor olabilir fakat yüzüne iliştirdiği bir gülümsemeyle mutluluk maskesi taşıması mümkündür. Dikkatli bir gözün algılayabileceği bazı küçük ipuçları iç ve dış dünyalar arasındaki bu farkın anlaşılmasına yardımcı olur. İnsanlar yalan söyledikleri zaman en başarılı şekilde kontrol ettikleri, yüz ifadeleridir; İnsan en çok mimiklerinin farkında olduğu için yalan söylerken en çok ve en iyi yüzünü kontrol eder. Çünkü insan yalan söyleyeceği zaman yüz mimiklerini kontrol etmek için bilinçli bir çaba harcamaktadır. Hiç şüphesiz çok dikkatli bir gözlemci veya uzman için yalan söyleyen biri mimikleriyle de çok sayıda ipucu vermektedir. Ancak genel olarak düşünüldüğünün aksine, bir kişinin yalanını yüzüne veya gözüne bakarak anlamak pek kolay değildir. Yalan Çeşitleri İnsanların birbirlerine söyledikleri yalanları üç grupta değerlendirmek mümkündür. Birinci grupta kişinin söylediği yalanın, karşısındaki tarafından bilindiği fakat karşı çıkılmadığı ortak-yalanlar vardır. Kendisine yapılan akşam yemeği önerisinden hoşnut kalmayan hanım, daveti yapan kişiye "işim var veya "başkasına sözüm var" der. Bunu söylerken karşısındakinin söylediği yalanı anladığını bilir. Ancak iki taraf için de durumun bu şekilde algılanması uygundur. Daveti yapan kişi, konuyu mazeret yönünde geliştirebilir ve şehir hayatında herkesin programının kaçınılmaz olarak çok yüklü olduğunu söyler. Bu şekildeki ortak-yalanlar insanların gündelik hayatlarında önemli bir yer tutar. İkinci grupta yer alan yalanlar, doğrusu ortaya konamayacağı için karşı çıkılmayan yalanlardır. Buna örnek eşi kendisini terk eden birinin bir kokteyl partide mutlu bir görüntü sergilemesidir. Bu kişi beraberliğini bitirmekten ötürü çok mutlu olduğunu ifade eder ve dinleyenler bunun doğru olmadığını bilirler. Ancak buna kimse karşı çıkamaz. Bu kişi gece boyunca izlenecek olursa, söyledikleriyle iç dünyası arasındaki çelişkiyi ortaya koyacak birçok açık verebilir. Ancak bu yalanın ortaya çıkması kimseye yarar sağlamayacağı için, kimse konunun üzerine gitmez. Üçüncü grupta ise, işi yalan söylemek olmayan sıradan insanların söyledikleri ve kendilerine yarar sağlayan küçük veya büyük yalanlar gelir. Bunlar fark edildiği zaman "yalan" diye adlandırılan adi yalanlardır. Kitapta daha önce yer verdiğimiz önemli bir gerçeği burada bir kere daha hatırlatalım. Yalan İşaretleri Yalan söylerken insanların davranışlarında gözlenen farklılıklar çok sayıda araştırmaya konu olmuştur. Bu araştırmalardan çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir 1- Yalan söyleyen kişilerin elleriyle yaptıkları jestler azalmaktadır. Normal olarak el jestleri ifadeyi güçlendirmek amacıyla yapılır. Kişi büyük çoğunlukla konuşulan kelimelerin anlamını artırmak için yaptığı el hareketlerinin farkında değildir. İnsan konuşurken elini salladığını bilir ancak ellerinin gerçekte ne yaptığını bilmez. Ellerinin bir şeyler yaptığını bilmek, ancak ne yaptığını tam olarak bilmemek kişiyi şüpheye düşürür ve böylece ellerin hareketleri azalır. Belki de insan içinde yaşadığı çelişkiden ötürü ellerinin kendisini ele vereceğinden çekinir ve ellerini ya cebine sokar, ya üzerine oturur veya bir eliyle diğerini tutar. Bu kendi kendine temas zor zamanda anne elinin tutulması yerine geçerek, iç gerginliği de hafifletir. 2- Yalan söyleyen kişinin elini yüzüne götürme ve yüz çevresine değdirme sayısı artmaktadır. Bir konuşma sırasında insan elini arada sırada yüzüne götürür. Ancak kişinin samimi olmadığı bir görüşme sırasında bu jestin sayısında çok büyük ölçüde artış görülmektedir. Elin yüze gitmesi sırasında yapılan hareketler çeneyi tutmak, dudaklara bastırmak, ağzı örtmek, burna değmek, yanağı ovuşturmak, gözün altını kaşımak, kulak memesini çekmek ve saçla oynamaktır. Bir yalan sırasında bütün bu jestlerin sayısında artış görülmekle beraber ağzı örtmek ve buruna değmek jestlerinde adeta patlama olur. İnsan yalan söylerken neden ağzını kapatır? Bunu tahmin etmek çok zor değildir. İnsan ağzından çıkacak kelimeleri tutmak ve yaptığını örtmek ihtiyacındadır. Elin ağzı örtmesi çeşitli biçimlerde olur. Parmaklar dudakların üzerinde trampet çalabilir, işaret parmağı üst dudak üzerinde durabilir veya el ağzın hemen yanında durabilir. Çocuklar yalan söylerken elleriyle ağızlarını kapatırlar. Hiç şüphesiz yetişkinler için elin ağza gitmesi, kişinin yalan söylediği konusunda tek belirleyici hareket değildir. Kişi söylediği konusunda tereddüt içindeyse, hata yapmaktan korkuyorsa, zaman kazanmak istiyorsa da eli ağız çevresinde olabilir. Bu sebeple elin buruna gitmesi, ağzı örtmesine kıyasla daha gelişmiş, ince ve soyutlanmış bir harekettir. Ağızı örtmeye gelen el, hemen yukarda bulunan buruna uzanır ve böylece daha sembolik ve stilize bir hareket yapılmış olur. Yalan söyleyen veya ağzından çıkanlar konusunda yeterince samimi olmayan bir insanın elinin burnuna gitmesinin en önemli sebebi fizyolojiktir. Çünkü yalan söylediği sırada bir iç gerginlik yaşayan insanın bedeninde birçok fizyolojik değişiklik olur. Kan basıncının yükselmesi, kalp vurum sayısının artması, ter bezi faaliyetlerinin artması gibi yalan söylerken kaydedilen fizyolojik değişikliklerin yanı sıra burunda bir kaşınma duygusu yaşanır. Coldoni nin ünlü masalında yalan söyleyen Pinokyo nun burnunun büyümesi sebepsiz değildir. Yazar son derece önemli bir gerçeği yakalamış ve abartarak çocuk literatürüne geçirmiştir. 3- Yalan söyleyen bir insan konuşurken beden hareketlerinde bir artış olmaktadır. Yalan söylendiği zaman duyulan rahatsızlık ve huzursuzluk, özellikle otururken kişinin durumunda değişiklik yapmasına, oturduğu koltukta öne-arkaya veya sağa-sola hareket ederek, pozisyon değiştirmesine sebep olmaktadır. Bu pozisyon değişikliğinin ardında büyük bir ihtimalle "Keşke başka bir yerde olsaydım" duygusu yatmaktadır. Oturur durumda artan beden hareketleri televizyondaki açık oturum, panel veya sohbet türü programlarda sık sık görülmektedir. 4- Yalan söyleyen bir kişinin el jestleri azalırken, el sallama hareketi artmaktadır. Belki de böylece kişi elini silkme biçiminde hafif hafif sallayarak, sözleriyle ilgili sorumluluğun kendisine ait olmadığını anlatmak istemektedir. 5- Yalan söyleyen bir insanın yüz ifadesi büyük çoğunlukla normale çok yakındır. Bu alanda uzmanlaşmadan, bir kişinin mimiklerine bakarak yalan söylediğini anlamak çok güçtür. Yüz ifadesinde yalanı ele veren en önemli ipucu, kişinin gözlerini sık sık konuştuğu kişiden kaçırmasıdır. Bu araştırmalardan elde edilen bilgileri mutlak doğrular olarak değil, geçerIiliği tekrarlanmasına ve izlediği sıraya bağlı -her şeyden önemlisi- kişinin içinde bulunduğu bağlamın değerlendirilmesiyle anlam kazanan bir anahtar olarak kabul etmek gerekir. Yukarıda sıralanan özelliklerin varlığı kişinin yalan söylediğini değil, yalan söyleme ihtimalinin olduğunu gösterir. Bu araştırmaları sınamak için çalışmalar yapan başka araştırmacılar, yukarda sıralanan davranışların yalan veya samimiyetsizliği ortaya çıkartmak için kullanılacak anahtarın kendisi değil, ancak bir parçası olduğunu söylemektedirler. Örneğin, bir konuşma sırasında birdenbire büyük bir suçlamayla karşılaşmamız durumunda, bocalamamız, birçok kere elimizi yüzümüze götürmemiz, oturduğumuz yerde huzursuzluğumuzu yansıtan hareketler yapmamız mümkündür. Bu durumda suçlamaları yerinde, savunmalarımızı da gerçek dışı olarak mı kabul etmek gerekir? Benzer şekilde iş için mülakata çağrılan bir kişi, kendisine sorulan sorularla bunaldığı zaman elini birçok defa yüzüne götürebilir ve oturduğu yerde huzursuzluk işaretleri gösterebilir. Bütün bunların, adayın vereceği bilgilerin nasıl değerlendirileceğini bilememesinden ve hata yapmak endişesinden kaynaklanması da muhtemeldir. Sıralanan sebeplerden ötürü bu işaretleri yalan söylemenin aşikar delilleri olarak değil, beynimizin içindeki düşünceler ve gerçek duygularla, dış dünyaya yansıyan ifadelerin bir çelişkisi olarak kabul etmek daha yerinde olur. Bu çelişki gerçek bir yalan olabileceği gibi, samimiyetsizlik, tereddüt veya şüphe de olabilir. Çevrede Olumlu İzlenim Yaratacak Beden Dili Özellikleri 1. Göz ilişkisi İnsanların yüzüne bakanlar, bakmayanlardan daha çok hoşa gider. Göz teması 2. Yüz ifadesi Canlı olun. Mümkün olduğu kadar sıcak ve dostça tebessüm edin ve gülün. Yüzünüz çevreye olan ilgisi yansıtsın. 3. Baş hareketleri Karşınızdaki konuşurken sık sık başınızı aşağı yukarı hareket ettirerek onu anladığınızı ve dinlediğinizi hissettirin. Başınızı hafif dik tutun 4. Jestler Çok aşırıya gitmeden jestlerinizi kullanın. Ellerinizi cebinizde tutmaktan ve kollarınızı kavuşturmaktan, ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçının. Açık ve anlaşılır jestleri tercih edin 5. Postür beden Duruşu Ayakta iseniz dik durun Oturuyorsanız sandalye ve koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Birisi ile konuşurken ve birisi doğrudan sizinle konuşurken öne eğilin ve ilginizi gösterin 6. Yakınlık İnsanlara daima onları rahatsız etmeyecek, mümkün olanın yakın mesafede durmaya gayret edin 7. Yöneliş Daima konuştuğunuz ve sizinle konuşan insana dönük olun. İkiden fazla insanla bir gurup oluşturuyorsanız, sizin için önemli olanların dışındakilere merkezinizi kapatmayın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye merkezinizi açık tutun. 8. Bedensel temas İnsanları tedirgin etmeden, mümkün alına her durumda bedensel teması kullanın Özellikle sizlerden gençlere, aynı cinsiyetten olanlara, sizlerden daha alt statüde olanlarla bedensel teması kurmak için her fırsatı değerlendirin 9. Dış görünüş Grup normlarına , toplumsal rol ve statünüze uygun giyinin. Giyiminize mümkün olduğunca renk katın. 10. Konuşmanın sözel özellikleri Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan kaçının Bir topluluk içinde dinlediğinize yakın konuşun. Sesinizin yüksekliğini ve tonunu bulunduğunuz çevreye göre ayarlayın.
beden dili eller ve parmaklar