Okulauyum problemleri; okul öncesi eğitim kurumlarında ilk olarak kendini göstermektedir. Çocuk belki de ilk defa aileden ayrılıyorsa ve farklı bir ortama dahil oluyorsa uyum sürecinde zorluk yaşaması muhtemeldir. Bu sürecin ilk başında çocuk kendisi okulu ve diğer çocuklar arasında bir denge kurmaya çalışır. n=442.722 öğrenci) ve 1984-1985 (n=180.000 öğrenci) öğretim döneminde uygulanmıştır. Özellikle karma sınıflarda (5 ve 6 yaş birlikte) başarı oranının bazı bölgelerde %10’lara kadar düşmesi ve çocukların pek çok uyum sorunu –duygusal ve Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetleri Bölümü tarafından Kasım 2021 dönemine ait bültenimiz hazırlanarak yayımlanmıştır. Aile ve öğretmenlerin yararlanması amaçlı hazırlanan "İlkokul Çağı Çocuklarında Uyum ve Davranış Problemleri" bültenimiz hazırlanarak sitemize yüklenmiştir. Bülten içeriğinde. Saldırganlık Özbey S. (2010). Okul öncesi çocuklarda uyum ve davranış problemleriyle başa çıkmada ailenin rolü. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 21(21), 9-18. Özdoğan, A. Ç. ve Berkant, H. G. (2020). COVID-19 pandemi dönemindeki uzaktan eğitime ilişkin paydaş görüşlerinin incelenmesi. Milli Eğitim Dergisi, 49(1), 13-43. Çocuklardaortaya çıkan davranış problemleri ve olumsuz duygu durumları, uyum problemleri, tırnak yeme, alt ıslatma vb pek çok problem çocuğun yolunda gitmeyen yaşantısını dışa vurma ve yetişkinlerden istediği yardım çağrısıdır. Bir sorun için gerekli adım atılmadığında başka sorunlarında tetikleyicisi olabilir. Gelişimkontrollerine başlamak için en ideal dönem 6-8 aylar arasıdır. Çocuğunuzun gelişimine göre seanslar daha sık yapılabilmektedir. Ancak gelişimi normal olan çocuklar için genellikle aşağıdaki program yeterli olmaktadır. 6 - 36 ay arası 2 ayda bir görüşme. 3 yaş - 6 yaş arası 4 ayda bir görüşme. Davranış ve TIoWJl. 1 • They are aware of the existing social structure and cultural dynamics while providing guidance and counseling services. X 2 • They use the terminology of guidance and counseling by adhering to grammar rules of the native language X 3 • They have a linguistic interaction with which they express their feelings thoughts and facts related to the field of guidance and psychological counseling in all kinds of cultural and social contexts. X 4 • They have a linguistic interaction that can identify the needs of clients with different cultural contexts from the current culture. X 5 • They have knowledge of foreign language with which they can follow recent scientific developments such as new therapy techniques, theories, symposiums about the field. X 6 • They communicate with clients with different cultural contexts from current culture on the basis of positive acceptance. X 7 • They list and describe the competences to conduct research in the field of Counseling and Psychological Counseling. X 8 They list and describe vocational counseling lists and discloses measuring instruments to be used in aid process. X 9 • They appropriately analyze scientific data obtained during conducting guidance and psychological counseling services. 10 • They appropriately analyze scientific data obtained during conducting guidance and psychological counseling services. X 11 • They appropriately analyze scientific data obtained during conducting guidance and psychological counseling services. 12 • They effectively express their knowledge, opinions and suggestions in the field of guidance and psychological counseling by using various communication tools. 13 • They plan individual and group counseling sessions by deciding on the needs of their clients. 14 • They take into account the consultant and situation-specific conditions while planning the psychological counseling process. 15 • They provide preventive guidance and psychological counseling services tailored to the changing needs of the institution they serve. 16 • They manage and adjourn individual and group counseling sessions by deciding on the needs of their clients. 17 • They are aware of their social resources to solve problems that are encountered and unpredictable in their field related applications. 18 • They request support from their social resources to solve problems that are encountered and unpredictable in their field related applications. 19 • They know the scope of school guidance and psychological services and serve school stakeholders within this context. 20 • They frame the problems of their clients with a scientific outlook by referencing to development, learning and personality theories. 21 • They are aware of their social resources to solve problems that are encountered and unpredictable in their field related applications. 22 • They request support from their social resources to solve problems that are encountered and unpredictable in their field related applications. 23 • They offer psychological counseling assistance after traumatic events that may occur at the national or local level. 24 • They take into consideration spiritual and universal values while conducting the psychological aid process. 25 • They establish effective communication and business alliance with students, colleagues, family and other stakeholders in education to effectively conduct guidance services. 26 • They perform the process of identifying students with various adjustment disorders, developing the intervention plan, implementing and monitoring. 27 • They plan appropriate counseling sessions specific to each individual by taking into account individual and social circumstances of the ability to make individual and group psychological counseling. 28 • They initiate, maintain and adjourn individual counseling sessions that are specific to individual, taking into account the individual and social circumstances of the ability to make psychological counseling with individual and group. 29 • They implement a guidance program for treatment of developmental crises that may arise during life span. 30 They acquire an ethical understanding of the positive acceptance framework by being loyal to the ethical principles of the field of guidance and psychological counseling. 31 • They develop professional attitudes in accordance with the basic principles of human relations and communication. Günümüzde pek çok çocuk, okula yeni başladığı dönemde çeşitli sorunlar yaşayabilmektedir. Bu dönemde en sık karşılaşılan problem ise okula uyum sürecidir. Okula yeni başlayan çocuklarda en çok görülen sorunlar arasında yer alan alışamama, adapte olamama ve anne-babadan ayrılma kaygısı çoğu zaman çocukların psikolojisi açısından olumsuzluklara, okula gitmek istememesine, devamlı ağlamasına ve farklı davranışlar sergilemesine neden olabilmektedir. Bu gibi durumlarda ebeveynlerin izlemesi gereken bazı yollar olurken, başa çıkamadıkları noktada ise profesyonel bir destek alması tavsiye edilmektedir. Okula Uyum Süreci Nedir? Okula uyum süreci, genellikle okul öncesi ya da ilkokul döneminde olan çocukların okula alışabilme ve adapte olabilme sürecidir. Kimi çocuklarda bu süreç oldukça kolay bir şekilde atlatılabilirken, kimi çocuklarda ise korkunun şiddetine göre oldukça güç bir hale gelebilmektedir. Okula alışma sürecini olumsuz olarak etkileyen en önemli unsur, doğduğundan beri ailesinin, özellikle de annesinin yanında olan çocuğun bu ortamda her ihtiyacının karşılanması, sevdiklerinin ve koruyucularının yanında kendisini güvende hissetmesi ve oldukça konforlu olan bu ortamdan uzaklaşma korkusu olarak gösterilebilmektedir. Bu gibi durumlar okula alışma döneminde çocukların psikolojisini olumsuz yönde etkileyerek okula gitmek istememesine, ağlama krizlerine girmesinde ve hatta okuldan kaçmasına neden olabilmektedir. Ebeveynler Ne Yapmalıdır? Bu gibi durumlarda aileye düşen görev ve sorumluluklar oldukça önemlidir. Ebeveynlerin çocuklarına karşı net ve istikrarlı bir tutum sergilemesi, vücut dili ve sözlerle hiçbir problem olmadığını göstermesi, olumlu ve cesaretlendirici sözler sarf etmesi ve ayrılma sürecini kısa tutması gerekmektedir. Ebeveynlerin kaygılı durumları çocuklar tarafından hemen anlaşıldığından, çocuk direkt olarak bu zayıf noktadan faydalanmayı isteyecektir. Ancak kararlı olmak ve keskin bir duruş sergilemek, okula alışma sürecini kolaylaştırabilmektedir. Psikologdan Destek Alabilirsiniz! Çocuklarında bu olumsuz okul psikolojisinin üstesinden gelemeyen ebeveynlerin yapacağı en iyi iş bir uzmandan profesyonel destek almak olacaktır. Bu gibi durumlarda alanında uzman olan psikologlar hem ebeveynlerle hem de çocukla terapi gerçekleştirerek asıl nedeni öğrenmekte ve buna göre bir plan oluşturabilmektedir. Uygulanan psikoterapi yöntemleri sayesinde çocukların okula adaptasyon sürecini kısaltabilmek de mümkün hale gelmektedir. DAVRANIŞ SORUNLARI Davranış problemleri, çocuğun çevresel uyumunu zorlaştıran, çocuğun kendisine ve çevresine zarar veren, çocuğun öğrenmesini ve performansını olumsuz etkileyen davranışlardır. Çocuklar iç çatışmalarını davranışlara dönüştürerek ortaya çıkartırlar. İnatçılık, yalan söyleme, küfür, çalma, sinirlilik ve hırçınlık gibi davranış bozuklukları gösterirler. Bu davranışları sorunlu olarak değerlendirmenin belirli ölçütleri vardır. Öncelikle çocuğun hangi gelişim aşamasında olduğu önemlidir. Mesela, 2 yaşındaki çocukta mülkiyet kavramı olmadığı için her şeyi kendisinin olduğunu zanneder. 3 ve 4 yaşlarında eşyaların izin alınarak alınması gerektiğini bilir ve ilkokul döneminde de izinsiz eşya almanın yanlış bir davranış olduğunu öğrenmiştir ve kendisini kontrol edebiliyordur. Eğer çocukta 10 yaşından sonra izinsiz eşya alıp, sahiplenme davranışı devam ederse profesyonel yardım alınması gerekir. Çocuklarda sık görülen uyum ve davranış bozuklukları; Parmak emme, Tırnak yeme, Uyku bozuklukları, Çalma, Yalan söyleme, Aşırı hareketlilik, Saldırganlık, Aşırı inatçılık, Bağımlılık, Fobiler ve korkular, Mastürbasyon, Saç yolma, Tikler, İçe kapanıklık, Sürekli baş kaldırma ve kuralları çiğneme, Okul korkusu, Okuldan kaçma Çocuklarla yapılan psikolojik görüşmelerin, resim çizme, oyun terapisi gibi sağaltım duygusal boşalım yöntemlerinin bu sorunların tedavisinde oldukça etkili oldukları görülmekle birlikte seanslara çocukların yanısıra hem anne hemde babanın ve diğer bakım veren kişilerinde gelmesi, aile terapilerinin yapılması önerilmektedir. Uzman Klinik Psikolog M. Berk KARAOĞLU Sağlıklı kişilik gelişimi ve sosyal uyumun kilidi Sosyal Beceri Eğitimi Yaşamının özellikle ilk altı yılında sosyal yeterlilik kazanamayan bireyler bütün yaşamları boyunca risk altındalar. Çocuklar, bilhassa da sosyal yeterlik kazanamayan çocuklar , onların psikososyal’ doğumu olarak nitelendirilen okula başladıklarında pek çok sıkıntıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Arkadaşlarından gelen şikayetler, akran zorbalığı, güvengen olmayan davranışlar bu sıkıntılardan sadece birkaçı. Sınıf öğretmenlerinden ziyade, bu sıkıntılar da uyum ve davranış problemleri olarak okul psikolojik danışmanlarının karşısına geliyor. Bu yazımda Sosyal beceri nedir? ,’Sosyal becerileri geliştirmeye neden ihtiyaç vardır?’ ve özellikle İlkokul döneminde sosyal becerileri geliştirmek için neler yapılabilir?’ sorularını cevaplandırmaya çalışacağım. Çocukluk döneminde sosyal beceriler, özellikle 1970’li yıllardan sonra üzerinde oldukça çalışılan bir alan olmuştur. Çocukların sosyal becerilerine duyulan bu ilgi, bir taraftan çocukların sosyal becerilerinin tanımlanması ve sosyal beceri noksanlıklarının değerlendirilmesi, bir taraftan da uygun müdahale yaklaşımlarının sergilenmesi amacıyla yapılan pek çok araştırma ile desteklenmiştir. İlgili alan yazında, araştırmacılarca yapılan çok sayıda sosyal beceri tanımına ulaşmak mümkündür. Walker ve McConnell 1995, sosyal becerileri, öğretmenler, ebeveynler ya da akranlarca verilen sosyal görevleri yerine getirmek için kullanılan spesifik stratejiler olarak tanımlamıştır. Elliot ve Gresham 1993 ise, sosyal becerileri bir bireyin olumlu tepkileri meydana çıkarıp olumsuz tepkilerden kaçınmasına yardımcı olacak şekilde diğerleriyle etkileşimini mümkün kılan sosyal açıdan kabul gören davranışlar olarak ifade etmiştir 1. Haetup’a 1983, çocukların sosyal becerileri akranları arasında popülerliklerini belirlemekte büyük bir role sahiptir 2. Karaman 2016 yaptığı araştırmaya göre okul öncesi dönemde Sosyal Beceri Eğitim Modülü uygulanan grubun test puanı, kontrol grubuna göre anlamlı ölçüde yüksektir. Aynı şekilde yine okul öncesi yaş grubuyla çalışan Aksoy’a 2014 göre hikaye anlatma temelli Sosyal Beceri Eğitimi; iletişim, prososyal davranışlar, uyum, atılganlık boyutunda olumlu sonuçlar vermektedir 3, 4. Çocukların küçük yaşlardaki oyun oynama şekilleri ileriki yaşlardaki sosyal becerilerinin bir göstergesi olabilmektedir. Yavuzer 2000 okul öncesi dönemde keşfetmeye dayalı oyunlarda yetersiz görülen çocukların, beş yıl sonra çevreyle daha az ilgili ve sosyal uyumda sorunlar yaşama eğilimi gösteren çocuklar olduklarını gösteren çocuklar olduklarını gösteren araştırma bulguları bildirmektedir 5. Alan yazına bakıldığında oyun terapisi uygulamalarının çocukların duygusal ve davranışsal sorunlarının azaltılmasında ve ortadan kaldırılmasında etkili olduğu görülmektedir. Oyun terapisi okul öncesi dönemde davranış problemi olan çocuklarda, zihinsel engelli çocuklarda davranış problemleri olan çocuklar üzerinde, konuşma ve dil gecikmesi olan çocuklar üzerinde, okul öncesi çocukların ilişkisel ve duygusal becerilerini geliştirmeye yönelik çalışmalarda etkili olduğu üzerine bulgular vardır 6. Ebeveynin oyunlara ve gruplara katılma konusunda çocuğu yönlendirmesi ile popüler olma ve akranlar tarafından gruplara kabul edilme arasında olumlu ilişki vardır. Süregiden bir oyun aktivitesine katılabilen çocukların akranlar tarafından daha kolay kabul edildiği, süregiden bir oyun aktivitesini izleyen, sessizce yaklaşan çocukların ise akranları tarafından gözardı edildiği görülmektedir 7. Sosyal beceri eğitimi programlarında yer alan konular genellikle, kendini tanıtabilme, sohbet başlatabilme ve sohbeti sürdürebilme, uygun problem – çözme yöntemlerini çalışma, kaygı oluşturan durumlarla başa çıkabilme, yazılı ve sözlü sunumlar yapabilme, duyguları uygun biçimde ifade edebilme, başkaları ile etkin biçimde işbirliği içinde bulunma becerisine ilaveten atılganlık eğitimi olarak bilinen önemli sosyal davranışları sergileyebilmeyi kapsar Örneğin adres sorma, ev ödevi hakkında bilgi isteme, atılgan davranış gösterebilme veya başkalarının istenmeyen davranış konusunda uyarabilme 7. Sosyal becerilerin kalıcı olması için neler yapılabilir? Ailelere sosyal beceri kazandırma konusunda müşavirlik edin. Şunu unutmamak gerekir ki sosyal yaşamı devam ettirecek kurallar ilk önce ailede öğrenilir. Çocuğuna öğrettiği yeni becerileri gösterebileceği dramatizasyon ortamları yaratmada, çocuğu istendik sosyal becerileri öğrendiği zaman o davranışı ödüllendirmede, sosyal beceriyi öğrenirken hangi durumlarda ne yapabileceğine dair çocuğuna yönelik açıklama yapmakta ailelere müşavirlik edebilirsiniz 8. İnsan yaşamında çocukluk dönemi sağlıklı bir kişilik kazanımında ve topluma uyum sağlanmasında en kritik dönemdir. Bir bilge Çocuklar toplumumuzun %25’ini ama geleceğimizin %100 ünü oluşturmaktadır demiştir. Geleceğin sağlıklı toplumunu oluşturacak çocukların, sosyal beceriler ve olumlu karakter özellikleri kazanmaları gerekmektedir. İlkokul dönemi çocukların bu özellikleri kazanmaya en açık olduğu dönemdir. Bu dönemde öğretmenler çocuklar için model aldıkları en önemli figür haline gelirler. İlköğretim öğrencilerinin bu eğitimi öğretmenlerinden almaları onların bu konuyu içselleştirebilmelerine’ ve uygulamaya koymalarına olanak sağlayacaktır 9. Okul psikolojik danışmanları Kimdir Bu?’ ve Sosyometri’ tekniklerinin desteğiyle sınıfın lider ve popüler öğrencilerini tespit ederek bu öğrencilere Arabuluculuk Eğitimi’ vererek geleceğin liderlerinin sosyal becerilerini daha da geliştirmelerine ve aynı zamanda arabuluculuk yapan bu çocukların, diğer çocukların problemlerini çözmesine yardım etmesini sağlayabilir. Gelişimsel yaklaşımım Psikolojik danışma ve rehberlik hizmetleri her öğrenciye yöneliktir.’ İlkesine bağlı kalınarak sosyal beceri eksikliği yaşayan çocuklar tespit edilip, onlara yönelik Sosyal Beceri Psikoeğitim Programı’ uygulanabilir. İlk kez Hatipoğlu Sümer’in 1999 tezinde rastladığım Sosyal Yaşam Oyunu’nun da sosyal yaşam beceri kazandırmada etkili olacağı düşüncesindeyim. Oyun, çocuk için hiç bilmediği yetişkin dünyasını keşfetme yolu, yetişkin için ise çocuğun dünyasını tanıma yolunda aralanan bir kapıdır 10. Oyun terapisini kullanarak sosyal beceri eksikliği yaşayan çocuklarda görülen iyileşme de çeşitli araştırmalarla da desteklenmiştir. Gizem KIRMAZ Psikolojik Danışman gizemkirmaz1937 Kaynakça 1Uz Baş, A. 2010. Sınıf Temelli Bir Sosyal Beceri Eğitimi Programının İlköğretim Dördüncü Sınıf Öğrencilerinin Güvengenlik ve saldırganlık Düzeyleri Üzerindeki Etkisi , Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 72. 2Hatipoğlu Sümer, Z. 1999. The effect of social skills training on perceived dimensions of social skills training on perceived dimensions of social skills and sociometric status of primary school students, thesis of doctorate, the Middle East Technical of University The Department of Educational Sciences. 3Karaman, N. N. 2016. Okul öncesi dönemde sosyal ve duygusal alana yönelik hazırlanan sosyal beceri eğitimi modülünün etkililiğinin incelenmesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. 4Aksoy, P. 2014. Hikaye anlatma temelli ve oyun temelli sosyal beceri eğitiminin anasıfına devam eden çocukların sosyal becerilerine etkisinin incelenmesi, yayınlanmamış doktora tezi, Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. 5Uz Baş, A. 2003. İlköğretim 4. Ve 5. Sınıfta okuyan öğrencilerin sosyal becerileri ve okul uyumu ile depresyon düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi, yayınlanmamış doktora tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. 6Koçkaya, S. ve Siyez, 2017. Okul öncesi çocuklarının çekingenlik davranışları üzerine oyun terapisi uygulamalarının etkisi, Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 91, 31-44. 7Sertelin Mercan, Ç. 2007. Bilişsel-davranışçı yaklaşımla bütünleştirilmiş sosyal beceri eğitiminin ergenlerin sosyal kaygı düzeyine etkisi, yayınlanmamış doktora tezi, İstanbul Üniversitesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler. 8Akkök, F. 1999. İlköğretimde Sosyal Becerilerin Geliştirilmesi Anne-Baba El Kitabı, İstanbul Özgür Yayınevi, ikinci basım. 9 Akgünlü, S., Server, D., Düzgün, Z. ve Bükük, A. 2005. Karakter Gelişimi ve Sosyal Beceri Eğitimi Temel Eğitim 2, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Ders Kitabı. 10Kandır, A. 2004. Çocuğum Büyüyor Gelişimde 3-6 Yaş, İstanbul Asır Matbaası, ikinci basım. Parmak Emme Tırnak Yeme Çocukta Tikler Yalan Söyleme Çalma Hırsızlık İnatçılık Çekingenlik Saldırganlık Her çocuk doğduğu andan itibaren yaşama uyum gösterme çabası içindedir. Anne babasına ve çevresine alışmaya çalışır, zaman zaman uyum sağlamakta güçlük çekse de bunu başarır çocuğun davranışlarında bir uyum sorunu olup olmadığını anlamak için, anne babaların çocuklarının gelişim dönemlerine ait özellikleri, bu dönemlerin sürelerini ve çocuklarının kişilik yapılarını bilmeleri gerekir. Aksi halde anne babalar ya çocuklarındaki herhangi bir davranış sorununu fark edemez ya da çocuğun normal gelişimini uyumsuzluk olarak değerlendirip kaygılanırlar. PARMAK EMME Parmak emme, bebeklerde herhangi bir patolojik neden olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen, doğal ve içgüdüsel bir davranıştır. Bebeğin sahip olduğu en güçlü reflekslerden biri parmak emmedir. Bebek içgüdüsel olarak yapmış olduğu bu davranıştan haz alır. Bebekler zamanla parmak emmeyi genelleyerek, oyuncak bebekleri, battaniye uçlarını ya da çeşitli eşyaları emmeye başlayabilirler ve bu durum da ebeveynleri telaşlandırabilir. Anneler genellikle parmak emmenin açlıktan kaynaklandığını düşünebilmektedir ama aslında bu emme yüksek bir oranda beslenmeye bağlı olmayan yaygın bir davranıştır. 1 yaş çocuklarının hemen hemen yarısının parmaklarını emdikleri görülür. 9. Aydan itibaren uykuyla parmak emme arasında yakın bir ilişkinin olduğu, uykusu gelen bebeğin parmağını ağzına götürdüğü görülür. Bu parmak emme “ritüelleri” aylarca devam edebilir. Bir süre sonra, çocuğun yaşının da büyümesiyle birlikte 3-4 yaşlarında çocuk, bu dönemin hem fiziksel hem de psikolojik aşamalarını tamamlar ve bir sonraki gelişim dönemine girer. Bunun neticesinde de parmak emme davranışının bir süre sonra kaybolması beklenir. Ancak eğer çocuk, yaşaması gereken gelişim sürecinde doyum sağlayamamışsa, bir sonraki gelişim sürecine bir önceki davranış kalıplarını taşıyabilmektedir. Ya da daha ileriki dönemlerde herhangi bir problemle karşılaştığında ve bu sorunla başa çıkamadığında geriye dönerek parmak emme davranışına sığınabilir. Bu gibi durumlarda bir uzmandan yardım alınması gerekmektedir. Özellikleri 3-4 yaşından sonra da devam eden ve sıklaşan parmak emme, çocuğun parmağının zamanla aşınmasına ve renginin koyulaşmasına neden olabilir. Diş ve damak yapısında bozulmalar olabilir. Emme dürtüsü genellikle uykuya dalarken, acıkınca, yalnız kalınca ve duygusal yoksunluk durumlarında kendini daha çok hissettirir. Çocuk genellikle uykuya dalmadan önce emmeye başlar ve uykuda devam eder. Çocukların sadece uykuları geldiğinde parmaklarını emmeleri bir davranış sorunu değildir. Çünkü çocuk gevşeme ve rahatlama amacıyla parmağını emerek uykuya geçebilir. Bu yüzden parmak emme gibi yatma zamanı alışkanlıkları 2-6 yaş arası çocuklarında sık görülür. Parmak emme davranışı çoğunlukla 11-12 yaşlarında kendiliğinden ortadan kalkar. Ancak bunu çok sık yapan çocuklarda damak anormallikleri ya da emilen parmakta biçim bozuklukları oluştuğu için bu yaşları beklemeden müdahale gerekir. Nedenleri Parmak emme, bebeklik döneminde memeden erken kesilme, biberon ve yalancı meme kullanmama sonucu emme güdüsünün yeterince karşılanamamasına bağlı olarak oluşabilir. Bebeklikten itibaren devam eden ya da ileri yaşlarda tekrar başlayan parmak emme davranışı, çocukların kendilerini güven içinde hissetme ihtiyacından kaynaklanabilir. Çocuğun “sevgi” ve “güven” duygu ikilisine duymuş olduğu ihtiyaç, anne ve babası tarafından yeterince karşılanamıyorsa bu davranış kendini gösterebilmektedir. Çocuklar sorunlarla başa çıkmakta yetişkinler kadar başarılı değillerdir. Çocuklar içlerinde bulundukları ruhsal durumu ifade edemediklerinde ya da kendilerini çıkmazda hissettiklerinde, kendileri için en güvenli döneme geri dönerek, o dönemden kendilerini rahatlatan bir davranışı seçebilirler. Parmak emme davranışı bunlardan birisidir. Çocukların kendilerini çıkmazda hissettikleri durumlara; Ani bir korku, anne babanın ayrılması, sevilen birinin hastalanması ya da ölümü gibi olaylar, Ailedeki huzursuzluk ve geçimsizlik sonucu çocuğa yeterli ilginin gösterilememesi, Çocuğun, kardeşinin doğmasıyla kaybettiğini düşündüğü ilgiyi yeniden kazanma isteği, Parmak emme davranışı, psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucu olarak gelişebilir. Çocuklar kıskançlık, korku, kaygı ve yalnızlık gibi duyguları yoğun olarak yaşadıklarında, kendilerini yatıştırmak adına parmak emebilirler. TIRNAK YEME Çocuklarda tırnak yeme alışkanlığına 3-4 yaşlarından önce sıklıkla rastlanmaz. Ancak fazla görülmemekle birlikte 15 aylık gibi erken dönemlerde de görülebildiği rastlanmıştır. Bazı kişilerde ergenlik ve yetişkinlikte de devam edebilmektedir. Tırnağı dişlerle koparma, bazen koparılan parçaları yutma, tırnak kenarlarındaki etleri koparma ve yeme gibi çeşitli biçimlerde görülebilir. Tırnak yiyen çocuklar genellikle içedönük bir kişilik yapısına sahip olurlar ve çabuk heyecanlanma, kolayca kızma gibi duygusal özellikler ortaya koyarlar. Nedenleri Tırnak yeme davranışı genellikle bir güvensizlik belirtisi olarak kabul edilmektedir. Aile içersinde aşırı baskılı ve otoriter bir tutumun sergileniyor olması, çocuğun sürekli olarak azarlanarak eleştirilmesi, kıskançlık duygusu, yetersiz ilgi ve sevgi, sıkıntı ve gerginlik, ayrıca çocuklara aile içinde tırnak yiyen bir model olabilen ebeveynlerin oluşu gibi durumlar; tırnak yeme davranışına neden olabilmektedir. ÇOCUKTA TİKLER Tikler istemli çalışan çizgili beden kaslarında istem dışı olarak ortaya çıkan aralıklı kasılmalardır. En sık olarak yüz ve boyun kaslarında olur. Göz kırpma, dudak kenarlarının çekilmesi, boyun oynatma, boyun bükme, başı sallama, omuz oynatma gibi biçimlerde görülür. Bu davranışlar genellikle önceden düşünülmeden yapılır ve zamanla davranış biçiminin bir parçası olarak, gerginlik anlarında ya da boş kalındığında daha sık ortaya çıkar. Tiklerin görülme biçimleri 1. Gelip geçici tik En az 4 haftada ortaya çıkan ancak 1 yıldan uzun sürmeyen, hemen her gün gözlenebilen, artmalar ve azalmalar gösteren basit tiklerdir. Gelip geçici tikler, motor tiklere oranla daha az görülür. Oluşmasında daha çok çevresel faktörler ve stres etkili olmaktadır. 2. Kronik motor - vokal tik bozukluğu 1 yıldan uzun süre devam eden tiklerdir. Tiklerin olmadığı dönem 3 aydan daha azdır. Vokal tiklerle motor tikleri birbirinden ayıran özellikler ise şöyledir vokal tikler burun çekme, boğaz temizleme gibi duyulabilen tiklerdir; motor tikler ise kaş kaldırma, göz kırpma gibi görülebilen tiklerdir. 3. Tourette bozukluğu Zaman içinde artma ve azalmalar gösterir. Çok sayıda vokal ve motor tiklerle birlikte görülür. Genellikle tikler sayılamayacak kadar sıktır. Ortalama başlama yaşı 7-10’dur. Oluşmasında genetik, nörobiyolojik ve çevresel etkenler etkili olmaktadır. 4. Başka türlü adlandırılamayan tik bozukluğu bu kategori özgül bir tik bozukluğunun tanı ölçütlerine uymayan, bu ölçütleri karşılamayan bozukluklar içindir. Örnekleri arasında 4 haftadan daha kısa süren veya 18 yaşından sonra başlayan tikler gibi durumlar vardır. Özellikleri Tikler genellikle 3-4 yaşlarından önce görülmemektedir, ancak nadiren 15 aylık gibi erken bir dönemde de görülebilmektedir. En fazla ortaya çıktığı zamanlar 6-7 yaşlar ve ilk ergenlik 11-13 yaş dönemidir. Tikler erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha sık görülmektedir. Tikle birlikte sıkça rastlanan belirtiler dikkat ve öğrenme problemleridir. Tikler boyunda ve gövde de görülebilir. Ama en sık olarak görülenleri göz kırpma, burun kıvırma, dudak oynatma, kaşları kaldırma gibi yüz tikleridir. Huzursuz, engellenmeye karşı toleransı düşük, çabuk öfkelenen, yerinde durmakta zorlanan ve dikkat eksikliği olan çocuklarda daha sık olarak görülür. Hareket, konuşma ve düşünmeyi engellediği için tikler çocuğun günlük yaşantısında zorluklarla karşılaşmasına neden olabilir. Nedenleri Çocuğun genetik açıdan yatkın oluşu ailede tiki olan bir bireyin olması, Aile ve çevre içinde stres yaratan çeşitli durumlar, Aile içinde aşırı baskılı ve otoriter bir eğitim olması, Çocuğa gösterilen sevgi ve ilginin yetersizliği ve bu tutumun çocukta yol açtığı olumsuz benlik algısı ve kendine güven eksikliği, Çocuğun davranışlarının sıkça eleştirilmesi ve yeteneklerinin üzerinde zorlanması, Kardeş kıskançlığı, Aile içindeki geçimsizlikler, Çocuğun yaşadığı ortamın kaygı verici ve güvensiz olması, Ortaya çıktığı bölgenin ya da organın uzun süren rahatsızlığı Örneğin, uzun süren burun akıntısı sonrasında burun çekmenin bir tik haline gelmesi gibi faktörler sıralanabilir.

ilkokul döneminde uyum ve davranış problemleri